-Tehlikeli bir oyuna girişiyorum. Sonuçları ya boyumu aşarsa. O zaman ne yapacağım?
9 Aralık 1996
Kütüphanenin rafları arasında kafasını ilk sayfasında 'melez prensin malıdır' yazan iksir kitabına gömmüş öğleden sonraki iksir dersinde hayata geçireceği plan için son çalışmalarını gerçekleştiriyordu.
Hermione'nin yardımıyla ufak hesaplamalar sonucu etkisini arttırdıkları iksirin detaylarında boğulurken hala arkadaşının "bunu yapmamalısın Harry, çok tehlikeli" dediğini duyabiliyordu. Risklerini elbette biliyordu. Bir haftadır üzerinde çalıştığı planın eksilerini düşünmüştü. Mesela Voldemort duyarsa kesinlikle başları büyük belaya girerdi. Bu risklerden biriydi, hatta en büyüğü. Ama annesine ve babasına içten içe güveniyordu. Yanlarında Dumbledore ve büyükannesi de vardı. Sorun yaşamadan mükemmel bir şekilde bu işin içinden çıkabilirdi.
Tabi içlerinde bir hain olmasaydı.
"Yardım lazımmış Potter?" Tepesinden yankılanan sesin sahibine göz devirerek başını kitaptan kaldırdı. "Pansy'den yardım istedim."
"Mevzu da tam olarak o ya Potter. Biz slytherinlerin en kötü huyu inatçı olmamız bence. Pansy'i kırmışsın ve o seninle birlikte iki arkadaşının daha gözlerini oymamak için asası yerine başka aletler arıyor."
"Seni neden gönderdi o zaman?"
Sarı saçlarının arasından parmaklarını geçirerek gryffindorlu gencin yanına oturup, önündeki kitabı alıp karıştırmaya başladı. "Sizin sandığınızın aksine biz insanları yüz üstü bırakmaktan pek hoşlanmıyoruz. Hiç değilse çoğumuz öyle. Gurur ve itibar meselesi." dedi bilmiş bir tavırla, uzayan saçlarını parmaklarıyla geriye tarayarak.
"Draco Malfoy ve karışık cümleleri. Aman ne güzel bir sabah." Oğlanın Malfoy adını küçümseyerek söylemesine göz devirmekle yetindi. Artık ne olduğu konusunda emin değildi. Malfoy değildi, Lupin asla olamazdı. Bir Black olmaksa karışık ve zor geliyordu. En katı kuralları olan safkan ailelerden biri onlar değil miydi? Annesinin karnında bebeğiyle başka bir adamla evlenmesini sağlayan o asırlık aile.
"Yardım istemiyor musun? Peki öyleyse ben kaçar. Parti toplantıları dışında pek görüşmemeliyiz zaten." deyip az önce doldurduğu koltuğu boşalttı. Arkadaşına çoktan soru işaretleriyle dolu bir mektup gelmişti ya ona da gelirse. O zaman ne yapardı? Yalanı hazırdı aslında. Yine de Lord'un karşısında yalan söylemek..? Snape bunu gündelik işlerini hallediyormuş gibi nasıl yapıyordu?
"Otur Malfoy!" dedi kelimelerine bastırarak. Genç adama hak veriyordu, sırf bu yüzden soy adıyla seslenmişti. Konuşmaları bile okul içinde büyük sıkıntı yaratmıyor muydu?
"Hermione ile iksirde yapılacak değişiklikleri konuştuk. Bu beni ne kadar geriye götürecek bilmiyoruz , ama birkaç çizikten fazlası olduğu kesin." deyip kitabın arasındaki parşömeni son zamanlarda kavga etmek dışında görüştüğü genç adama verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
Fiksi PenggemarOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.