... Ben hala aynıyım sevgilim. Sırf bu yüzden uyandığında diğer insanların hakkımda ne söylediğine takılma sakın.
Ben hala o adamım. Önüne dünyaları serebilecek kadar aşık ama sana bir buket çiçek alabilmek için haftalarca Hogsmeade harçlıklarını biriktiren o beş parasız serseriyim.
Baba olmayı beceremedim belki ama kesinlikle iyi bir âşık oldum.
Dilimde bitmek bilmeyen şarkılar, sana yazılan şiirler, besteler. Herkesin gördüğü ve itinayla çekinmeden kalpsiz, duygusuz diye yargıladığı adama neler yaptırabildiğini bir görseler... Ama senin de gençliğimizin baharındayken dediğin gibi :
"Bırak görmesinler, duymasınlar. Ne kaybederiz ki Severus? Belki birkaç dost. Ama bunun sonucunda birbirimizi buluruz. O yüzden bırak bilmesinler gerçek seni, biraz bencilce belki ama sen sadece bana kal. O en güzel şiirlerle, şarkılarla sarılmış duygusal kalbi başkası görmesin. Seni temin ederim bu konuda rakibime acımam."
Sonra o tehditkâr konuşmanın ardından hiçbir şey olmamış gibi büyük bir arzuyla beni öpüşün. Potter'ın bizi görüşü. Hogwarts'ın en işlek koridorunda hangi akla hizmet beni öpmüştün ki?
Bu yüzden ilişkimizin cesareti temsil eden, önünde ki herkesi yıkıp geçen tarafı hep sen oldun. Ama ben asla o kadar cesur olamadım.
Konuyu dağıtmazsak eğer Potter'ın o gün ki yüzünü hatırlıyor musun? Ne kadar komikti değil mi? Belki de o gün beni orada öpmesen Black'le başka bir yola zorlanacaktın. Hani birkaç gün sonra o gün Potter'ın koşa koşa neden seni aradığını öğrenmiştik ya hatırlıyor musun? Black'le bir randevuya çıkman gerektiği konusunda sana sözde öğütler vermek için koca okulda seni arıyormuş meğer.
Ortak salonda kollarımın arasındayken öfkeyle karışık alay dolu bir sesle anlatmıştın öğrendiklerini.
Zamanı geriye sarmak tehlikeli, biliyorum. Ama ben sana tekrar sarılabilmek için yok olmayı göze alıyorum.
🏹🏹🏹
Severus dün gece gördüğü rüyayı düşünürken önündeki krebi parça pinçik etmişti.
Yazın son güneş ışıkları cam tavanlı mutfaktan sırtına vururken haftalardır kadını ihmal ettiğini yeni fark ediyordu. Belki de dün gece gördüğü rüya ona gönderilen bir mesajdı.
Annabel onu görmek istiyordu.
Yoldaşlığın merkezinden çıkarken çocuğa verdiği sözü hatırlayarak elindeki çatal bıçağı sertçe tabağın içine bıraktı.
Severus'un ani tepkilerine alışık olan Regulus ara vermeden yemeğine devam ederken Harry yemekte olduğu beşinci krebi geri tabağına bıraktı.
"Yemekten sonra hazırlan Potter. Üstüne ince bir ceket de almayı unutma." dedi ve çocuğun yüzüne bakmadan masadan kalktı.
"Ama daha yemeğinizi bitirmediniz!" Kadının otoriter sesi Harry ve Regulus'u yemek için harekete geçirirken Severus yorgun gözlerini kadının kahvelerine sabitlemekle yetindi.
"Peki, afiyet olsun."
Severus ve ardından da ev işleriyle ilgilenen kadın mutfağı terk ettiğinde Harry merakla elindeki çatalı bırakıp Regulus'a yaklaştı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Bilmiyorum." dedi gözlerini kendisine dikmiş olan çocuğa. "Büyük ihtimalle St. Mungo'ya. Uzun zamandır gitmiyor, bu yorgunluk ve huysuzluk da o yüzden. Ama ne yalan söyleyim seni götüreceğini gerçekten ihtiyarı çiğneyeceğini hiç düşünmemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.