Lord'un düzenlediği ilk toplantının ardından adam yorgun bedenini sürükleyerek evine götürdü ve salondaki krem rengi L koltuğa attı.
Günlerdir süren sorgulama hayatından bir beş yıl daha alıp götürmüştü. Dumbledore'u nasıl ikna ettiğine dair onlarca soru sorulmuştu.
Karanlık Lord zihnini halka açık pikni alanı gibi didik didik gezmiş, talan etmişti. Başı saatlerdir zonkluyordu.
Kendisini aramayan - ki bu neredeyse tüm ölüm yiyenler için geçerliydi - hizmetkarlarına küçük bir crucio gösterisi düzenlemişti.
Sızlayan kemikleri, göğsündeki küçük çiziklerden sızan kan... Ağrımayan tek bir noktası dahi yoktu.
Camını ısrarla gagalayan baykuşa nefret dolu bakışlarını gönderecek kadar gücü bile yoktu. Elini hafifçe havada sallayarak pencerenin açılıp baykuşun içeri girmesini sağladı.
Hogwarts'ın meşhur baykuşlarından biriydi. Dumbledore'unsa favorisi. Ama not kısa ve özdü:
Yarım saat sonra sana geleceğim.
Acil konuşmamız gereken mevzular var. Regulus'ta olacak.
Sevgiler Albus.
"Çok uygun bir zaman. Mükemmel! Ruhum bile eve geldik mi gelmedik mi bilmiyor. Sen nerden duydun be ihtiyar?" diye söylenerek asasını salladı, üstündeki kan ve ter içinde kalan kıyafetlerinden kurtuldu.
Ortadaki masada duran merhemi yaralarına sürerek saniyeler içinde kapanmasını sağlarken kas gevşetici iksiri başına dikti.
Birer birer yumuşayan, gevşeyen kasları ve kemikleriyle uzunca esnedi. Asasının ikinci bir hareketiyle siyah bir gömlek ve pantolon çıkarttığı giysilerin yerini aldı.
Çok sevgili (!) misafirleri gelene kadar biraz kestirebilirdi. Hiç değilse bir aylık uykusuzluğun bedeli olarak on dakika gözlerini dinlendirirdi.
❄️❄️❄️
"Albus sonra mı gelsek? Yorgun görünüyor uyumaya ihtiyacı var." Yanında ki kendisine göre genç büyücüyü dinlemeden Severus'un karşısındaki koltuğa oturdu ve dakikalar önce adamın tek yudumda bitirdiği şişeye kısaca göz attı.
"Albus?"
Son aylarda güncellenen casusluk yetenekleri evine birilerinin girdiğini anlamasına yetecek kadar güçlüydü. Esneyerek oturuşunu dikleştirdi. Ev cininden Regulus'a ve kendisine birer kaymak birası isteyip yaşlı büyücüye ise o lanet limon şerbetinden ikram etmesini söyledi.
"Sev iyi misin? Yorgun görünüyorsun? Çok mu ileri gitti?"
Çenesini saran kirli sakalını ovuşturarak gözlerini kapattı, derin bir nefes alarak masada beliren birasından içindeki volkanı söndürmesini umarak büyük bir yudum aldı:
"Potter'ın ölümle burun buruna gelişi zaten omuzlarıma büyük bir yükken bir de başıma Karanlık Lord'un çıkması pek de beni rahatlatacak bir durum yaratmadı Reg."
"Fiziksel bir sorun görünmüyor -"
"Emin ol daha fazlası. Kafamın içinde resim sergisi gezer gibi aynı kapıları kırk defa açıp kapattı, asası vücudumda muazzam çizikler oluşturdu ama yaşıyorum. Başımın zonklaması dışında bir sorun yok."
Albus, eski iki dostun kısa sohbetini minik bir öksürükle bölerek limon şerbeti bardağını masaya bıraktı.
"Her şey konuştuğumuz gibi gitti değil mi? Bir aksilik çıkmadı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.