"Yemeği bırak Ronald Weasley! Harry ortada yok farkında mısın?"
Ron ağzı dolu bir şekilde omuz silkti ve çatalındaki son parça sosisi de iştahla yedi. "Onu biraz rahat bırak Hermione. Son zamanlarda yaşananlar pek de hoş değil. Onun tarafından baktığında hiç mi hiç hoş değil. Kafasını dinliyordur."
Hermione öfkeyle göz devirerek elindeki kitapla kafasına vurup ayağa kalktı. "Sen aç bir domuzsun!"
"Daha geçen gün öküz değil miydim?" Ron'un sorusuna ikizler kıkırdarken Hermione saçlarını savurarak büyük salondan çıktı.
Bugün Dumbledore'un ordusuyla çalışmaları vardı ve daha fazla Ronald'a sinirlenerek kontrolünü kaybetmek istemiyordu.
Bileğindeki saati kontrol ettiğinde kafasının içindeki ampullerden biri yandı. "İhtiyaç Odası!"
Dikkat çekmemeye çalışarak koşar adımlarla onlara okulda mahremiyeti sağlayan taş duvarın önüne kadar geldi.
Bir eli göğsünde derin derin nefes alıp verirken Ron ve Ginny'de ona yetişmişti. "Buraya neden geldik? Hem de koştura koştura."
İki cadıda Ron'a göz devirerek beliren kapıdan içeri girdiler. Tahmin ettikleri gibi Harry Potter buradaydı.
Önünde Snape'e benzeyen bir boks torbası vardı, elleri yara bere içinde tüm öfkesini kusmak istermiş gibi vuruyordu.
"Harry!"
Genç büyücü kendini tüm dünyaya kapatmış, arada bir attığı anlamsız çığlıklar ve küfürler dışında hiçbir tepki vermiyordu.
"Şimdi ne yapacağız?""
"Birimiz gidip Helen'e haber vermeli."
"Ben gitmem." diyerek ellerini havaya kaldırdı Ron. "O kız beni korkutuyor. Hem çok sert hem de umursamaz. Ne yapacağı belli olmayan insanlar beni hep tedirgin etmiştir." Hermione tam içinde bulundukları durumun da getirdiği stresle Ronald'a bağıracaktı ki Ginny "Ben giderim." diyerek öne çıktı ve sorun kısa bir süreliğine giderildi.
Kızıl saçlı cadı koşarak zindanlara giderken kolunun aniden tutulmasıyla karanlık bir koridora çekildi, ağzına kapatılan eli umursamadan bir çığlık attı.
Karşısında gördüğü kendini beğenmiş bir sırıtmayla ona bakan gri gözleri oymak için hamle yapmayı planlıyordu ki bileklerini kavrayan kendi ellerine göre büyük kalan ellerle sırtı soğuk taş duvarla bir oldu. Başının üstüne sabitlenen ellerini kurtarmak için çırpınırken ayakları da büyücüye tekme atmaya çalışıyordu.
"Ne o Weasley kurtulamadın mı?"
"Derdin ne Malfoy?"
"Asıl senin derdin ne? Benim inime giren sensin. Burada ne halt yiyorsun? Yoksa küçük kaçamakların için yeni yer arayışında mısın?"
"İn? Bir dağ ayısı olduğunu kabul etmen çok naif bir hareket. Senden böylesini beklemezdim!"
Büyücü, dik başlılıkla kendisine karşılık veren kızla damarlarındaki temponun arttığını hissettiğinde burun kıvırarak cadıyla arasındaki mesafeyi kapattı. "Siz Weasleyler in nedir iyi bilirsiniz. Sonuçta hayvan ahırı gibi derme çatma bir yerde yaşıyorsunuz."
"Sen-"
"Ne ben kızıl cadı?" diyerek diz kapağını cadının sol uyluğuna bastırdı. "Dilini mi yuttun? Aç ağzını da bakalım orada mı?"
Ginny duruşundan ödün vermemeye çabalıyordu ama her saniye uyluğuna daha fazla baskı yapan dizle ipleri çözülmek üzereydi. Büyücüden yayılan nane ve okyanus kokusu beynini bulandırırken içindeki ufak bir umutla bileklerini son kez kurtarmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.