Albus ölüm yiyen barına yapılacak olan baskına katılacak yoldaşlık üyelerini tekrar gözden geçirirken büyük masanın etrafında toplanmış kahvaltı yapan çocuklara da komik ve gereksiz tavsiyeler veriyordu hayat hakkında.
Arkasında ki koltuklardan birinde oturan Sirius ağırlığını dirseğine vererek Remus'a yaklaştı.
"Aylak?"
Remus okuduğu gazeteden başını kaldırmadan "Hıı?" diye homurdandı.
"Bayan Potter hakkında bir şey soracaktım."
Arkadaşı tekrardan söyledikleriyle ilgilenmeyince kafasını okuduğu gazetenin önüne kadar getirdi.
"Beni dinle!"
"Hikaye köşesine gelmiştim tam!"
"Merlin'in çiçekli donu aşkına! Hikaye kısımlarını da mı okuyorsun?"
"Benim gazetem. İstediğim sayfasını okurum. Ne istiyorsun Sirius? Sen onu söyle."
"Bayan Potter diyorum-"
"Ee ne olmuş?"
"Sözümü kesmesen soracağım Aylak." Karşısındaki adam bıkkın bakışlarla kendisine bakmaya başladığında Sirius konuşmasını daha fazla geciktirmeden sordu :
"Bayan Potter yaşıyormuş öyle duydum. Doğru mu?"
"Hangisi?"
"Euphemia. Euphemia Potter."
"Yaşıyor. Şimdi izin verirsen hikayemi okuyacağım."
"Bir sorum daha vardı!"
"Başka zaman! Şimdi rahat bırak patiayak! En heyecanlı yerindeyim."
Sirius oldum olası o saçma hikayelere anlam verememişti. Regulus'la bu yüzden çocukken yüzlerce kez kavga etmişlerdi. Şimdi de aynı olayları en yakın arkadaşıyla yaşamak istemiyordu.
Geçmiş göz perdelerini kapatmaya başlarken çalınan kapı ile Walburga Black'in çığlığı tüm düşüncelerini dağıttı.
Hantal ve bitkin adımlarla salona gelen siyah prens çocukları her zamankinden daha çok korkutmuştu.
"Severus? Okulda buluşacağımızı sanıyordum."
"Yoktun!" Ses tonunun kontrolünü hayatında birkaç kez kaybetmişliği vardı ama şu an bunun farkında bile değildi. Karşısındaki adama bağırıyordu.
"Neler oluyor?"
"Bence biliyorsun! Her şeyi bilen Albus Dumbledore. Merak ediyorum rüyalarımızda ne gördüğümüzü de biliyor musun?"
Molly kahvaltı masasında oturan çocukları salondan kovmaya çalışsa da kapının önünde dikilen adamla bu pek mümkün olmamıştı.
Gidemeyeceklerini anlayan küçük büyücü topluluğu sırıtarak geri yerlerine oturdu.
"Sadakatimi sınama zamanı geldi!"
Albus, adamı buradan götüremeyeceğini anladığında sakinliğini koruyarak konuşmaya devam etti.
"Bunun yakın zamanda gerçekleşeceğini biliyorduk."
"Öyle mi?! Biliyor muyduk ya da sadece sen biliyordun? Peki söyle ihtiyar benden ne isteyeceğini de biliyor muyduk?"
Yaşlı büyücü beline kadar uzanan sakallarını sıvazlayarak "İmkansız olanı." dedi.
"Tam olarak öyle!"
Altın üçlü Snape'i hiç böyle görmemişti. Titreyen dudakları, uykusuzluktan siyah halkalarla çevrili gözleri, tüm gücüyle bağıra bağıra hem de Dumbledore'a karşı konuştuğuna ilk kez şahit oluyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanficOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.