Keyifli okumalar💜2.Bölüm;
Kara bulutlar gökyüzünü büyük bir özenle kaplamıştı. Güneş kendi ışığını da alıp hemen gitmeye karar vermişti. Gökyüzü güneşin yokluğuyla beraber karanlığa gömülmüştü. Kara bulutların yanından ayrılmayan rüzgar, ağaç dallarını dans ettiriyordu. Saçlarımda bu rüzgardan nasibini alıyordu. Geriye doğru süzülüp duruyordu.
Sağanak yağmur çoktan etrafı sırılsıklam yapmıştı. Zaten bu havada yağmur yağmasa eksiklik hissettirirdi. Bende sırılsıklam olmuştum. Baştan aşağıya ıslanmıştım ve her yerimden su akmaya başlamıştı. Ayağımdaki ayakkabılar çorabımın ıslanmasına engel olamamıştı. Kıyafetlerim zaten ıslanmaktan üzerime yapışmıştı. Sanki yağan bütün yağmur suları benim üzerime birikmişti. Vücudumda öyle bir ağırlık vardı.
Parktaydım.
Çocukların heyecanla gittiği, oynamak için can attığı o parklardan birindeydim. O çocuklar buraya aileleriyle veya arkadaşlarıyla gelirdi. Güle oynaya oyunlarını oynarlar, anneleri çağırdığında da eve giderlerdi.
Ama ben yalnızdım. Oynayacak ne arkadaşım ne de bana eşlik edecek ailem vardı. Onlar gibi heyecanlı da değildim. Parkı gördüğüm için mutlu da olmuyordum. Hatta onların aksine eve gitmek istiyordum. Annemin de beni eve çağırmasını istiyordum. Çünkü evimi özlemiştim. Ben de çocuktum. Sekiz yaşında küçük bir kızdım, benim onlardan ne eksiğim vardı? Ben neden hiçbir şey düşünmeden güle oynaya yaşayamıyordum?
Bu parka oynamak için değil, barınmak için gelmiştim. Artık eğlenmek, oynamak, arkadaş bulmak bile bana uzak geliyordu. Eve bile ne zaman gideceğimi bilemezken başka hayaller kurmak, sadece hayalden ibaretti.
Gözüm salıncaktan aşağıya akan su birikintisine takılı kaldı. Hava soğuktu. Galiba bu havada parka gelinmezdi çünkü bomboştu. Daha önce hiç gitmediğim için ne zaman gelinirdi, bilmiyordum. Bazen eve ekmek almak için dışarıya çıkıyordum, o zamanlar buradan geçiyordum. Çok kalabalık oluyordu. Ama şimdi değildi. Sadece parkın bankında oturan ben vardım. Ellerimi cebime sokmuş, boş parkı seyrediyordum.
Soğuktan olsa gerek burnum akıp duruyordu. Sürekli burnumu çekiyordum ama o yine akıyordu. Yanımda peçetemde yoktu. Çantamdaki son peçeteyi kanayan dizim için kullanmıştım. Yine yolda yürürken beni takip ettiğini düşündüğüm abileri görmüş, onlardan kaçmıştım. Kaçarken yere yapışmış ve dizimi kanatmıştım. Artık kafada senaryolar kurduğumu düşünüyordum. Çünkü sürekli beni yakalayacaklar hissi içime yer edinmiş, çıkmıyordu. Beni bulacaklar diye çok korkuyordum.
Evden ayrılalı beş gün olmuştu. Koskoca beş gün geçmişti ve altıncı güne doğru ilerliyorduk. Kendimi dışarıda yaşamaya alıştırmaya çalışıyordum. Çünkü kalacak başka bir yerim yoktu. Kış mevsiminde olduğumuz için sürekli yağmur ve kar yağıyordu. Sabahları bazen güneş açıyor geceden kalan ıslak kıyafetlerimi kurutuyordu. Sonra tekrar akşam oluyor, yağmur yağıyor, ıslanıyordum. Sonu olmayan bir döngü halindeydik.
Karşımdaki salıncak rüzgarın etkisiyle hafifçe sallanıyordu. Kaç dakikadır o salıncağı izliyordum bilmiyordum. Başka izleyebileceğim bir yer yoktu. Sokaklar çok sessizdi. Arabalar geçmiyordu, insanlar yoktu. Sadece nereden geldiğini bilmediğim baykuş sesleri bana eşlik ediyordu. Onlar sayesinde varlığımı hatırlıyordum.
Oturmaktan bacaklarım uyuşmuştu. Yerimden hareketlenmek istediğimde karıncalandığı için buna pek müsaade etmiyordu. Zaten havanın soğukluğu tüm vücuduma işleyip canımı yakıyorken hareket etmeye çalışmak daha da canımı acıtıyordu. Bu yüzden hareketsiz kalmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLA | TAMAMLANDI
RomanceGözlerimi, uzun zamandır boş olan belli bir süredir kendi varlığımla doldurduğum eski, demirleri paslanmış otobüs durağında gezdirdim. Durakta oturan takım elbiseli adam huzursuzca etrafına bakınıyordu. Otobüs beklemiyordu, birini arıyordu. Çok geçm...