Bölümü beğenirseniz ve yorum yaparsanız çook mutlu olurum. Desteğinize ihtiyacım var💜
Uzuuuun bir bölümle karşınızdayım. İyi okumalar...
28.Bölüm;"Annem gözlerimin önünde kendisini aşağıya attı." dedi tekrardan. Kabullenemiyordu, bir sebep arıyordu. "Gözlerime baka baka atladı. Onu yargılamıyorum, sebebi vardır elbette ama..." Dakikalardır denizde tuttuğu bakışlarını bana çevirdiğinde, gözlerinin hala dolu dolu olduğunu gördüm. Anlatırken bana bakamıyordu. Karşısındaki denize anlatıyordu sanki. "Aması yok. Her ne kadar kötü de olsa beni düşünmeliydi. Sevmiyor olabilirdi ama düşünmesi lazımdı. Beni yalnız başıma bıraktıysa, iz bırakmadan gitmeliydi."
Sinan annesini sevdiği kadar, öfkeliydi de. Ona olan kırgınlığı ayrı bir köşede taptaze duruyordu. Daha küçücük bir çocuğu annesiz bıraktığı için üzgündü. En çok annesini aradığı zamanlar yanında olmadığı için sitemliydi.
Annesinin iki kolunun da olmadığını söylemişti. Bu zorluğun farkında olduğunu, annesinin yaşadıklarının çok ağır olduğunu dile getirmişti. Ve sonda söylediği şey ise yanımdaki Sinan'ın değil, o yatakta oturan küçük Sinan'ın söylediği bir cümleydi.
"Eğer oradan atlayacağını bilseydim, yataktan kalkar bacaklarına sarılırdım. Ellerini de tutmak isterdim ama annemin elleri yoktu."
"Lila..." dedi boğuk çıkan sesiyle.
"Efendim" dedim, sessizce. Dakikalar sonra ilk defa sesim çıkmıştı. O anlatırken ağzımı bile açmamıştım. Ağzımı açmak bir kenara dursun, nefes bile alamamıştım. Nefes almak bile haram gibiydi. Anlattıkları gerçekten ağırdı, bu ağırlık bana bile fazla gelmişti. O yıllarca bunu taşıyordu. Yıllarca bu ağırlıkla baş başa kalmıştı.
Ayrıca belimde de acı vardı. Bir şey anlamasını istemediğim için neler olduğunu kontrol edemiyordum. Konuşmasını da yarıda bırakmasını istemiyordum.
"Annem beni seviyor mudur sence?" diye sordu, merakla.
Sinan annesini affetmek istiyor ama bir türlü onu haklı çıkartamıyordu. Haklı çıkartamadığı içinde aklına söz geçirtemiyordu. Şimdi ise akılının onay kısmında benden yardım istiyordu. Beni bir çare olarak görüyordu.
Yanaklarından süzülen yaşları parmaklarımla silmeye başladım. Onun ağlaması daha da canımı acıtıyordu. Gözlerini yumdu ve sakince yanaklarını işgal eden ıslaklıkları silmeme izin verdi. Parmaklarım onun pürüzsüz cildinde ağır ağır gezindi. Gördüğüm zaman mest olduğum cildi, dokunulduğunda da ayrı bir hissiyat hissettiriyordu.
"Annen seni çok seviyordur Sinan" dedim, en ılımlı sesimle. Parmaklarımı yüzünden çekip tekrar ellerine yönlendirdim. Bir çocuk gibi gözlerime baktı ve beni dinledi. "O an ne yaşadığını bilemeyiz. Bu yolu bir çare olarak görmüş olabilir. Kafasında kurduğu düşüncelerle bu seçeneği tercih etmiş olabilir." Simsiyah gözleri dikkatle beni dinliyor, başını hak verircesine sallıyordu. "Yaşadıkların çok zor, farkındayım. Herkes senin gibi bu durumu kaldıramayabilirdi. Sen çok güçlü birisin. Her zamanda böyle de güçlü ol. Anneni güzel hatırla. Onu suçlama, elbette bu yaptığının bir sebebi vardır. İntihar etmesini kesinlikle onaylamıyorum. Ama psikolojisinin de yerinde olduğunu zannetmiyorum. Belki o an, bunu çözüm yolu olarak bulmuştur."
Tekrar başını salladı.
"Annene kızma lütfen, tamamı mı? Annen o senin. Asla canını yakmak istemezdi. Olayın içini bilmiyoruz. Bilmediğimiz şeyler vardır. Ve eminim ki seni çok seviyordur. Sen onun yavrususun. Tabii ki de sevecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLA | TAMAMLANDI
RomanceGözlerimi, uzun zamandır boş olan belli bir süredir kendi varlığımla doldurduğum eski, demirleri paslanmış otobüs durağında gezdirdim. Durakta oturan takım elbiseli adam huzursuzca etrafına bakınıyordu. Otobüs beklemiyordu, birini arıyordu. Çok geçm...