Selamlarrrr. Yeni bölümle beraber karşınızdayım. Bölümleri beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlar her şeyden daha kıymetli benim için. O yüzden en çok yorum yapııın<3 (İstek değil, ihtiyaççç.)
Hadi bakalım iyi okumalar💜
24.Bölüm;
"Bunu Poyraz sana gönderdi."
Kaşlarım havaya kalktı. Kendimi Poyraz'dan haber almak o kadar imkansızmış gibi konumlandırmıştım ki söylediği cümle karşısında şaşırmadan edememiştim. Her an 'Hangi Poyraz?' diye sorabilirdim. Poyraz'ın vurulma haberimi alıp sadece bir poşet göndererek yanıma uğramaması, onun tercih edeceği seçeneklerden değildi.
"Poyraz mı?" Bakışlarımı poşetten ayırıp Dicle'ye çevirdim. "O neden gelmedi?"
Aslında sormam gereken soru bu bile olmamalıydı. Dicle, Poyraz'ı nereden tanıyordu? Poyraz, Dicle ile nasıl bir bağ kurmuştu da poşeti bana vermesini istemişti?
"Onun işleri var..." dedi, gelmesi imkansızmış gibi bir sesle. "Ama yakında yanına gelecekmiş. Öyle söyledi."
"Poyraz'ı gördün mü?" diye sordum merakla.
Başını salladı. "Gördüm, yanından geliyorum zaten." dedi.
Ben onu görememiştim. Bir türlü karşılaşamamıştık. En çok onun sağlığından endişe ederken kendim vurulmuştum, yine de onun için endişeliydim. Sıradaki kişi o olabilirdi. Savaş pisliği bu sefer ona sataşabilirdi.
"İyi mi?" diye sordum. İyi olmalıydı. Ne kadar hassas bir kişiliğe sahip olduğunu bilsem de iyi olması lazımdı, ayakta durmalıydı. Kardeşinin ölümüyle yıkıldığına emindim. Üst üstte kayıplar verirken, kardeşi yerine koyduğu benim vurulma haberimle ne hallere düştüğünü tahmin bile edemiyordum.
"İyi olacak," dedi, iyi demedi. "Biliyorsun, bu sıralar işler çok kötüye sardı. Kayıplarımız var, senin başına gelenlerde malum. Kabullenmesi zaman aldı, hala da almaya devam ediyor ama iyi olması için elimden geleni yapacağım." Poşeti işaret etti. "Hadi al da içerisine bak hemen. Sinan gelir birazdan."
Poşeti ellerimin arasına alıp içerisini açtım. Karşıma çıkan kola ve çekirdekle ister istemez gülümsedim. Poyraz'la en sevdiğimiz ikiliydi. Sürekli kola ve çekirdek yapardık. En son bizim oradaki parkta yapmıştık, ondan sonra da bir daha aynı şeyleri yapmak nasip olmamıştı. Kola ve çekirdeği es geçip poşetin içerisinde okunmayı bekleyen sarı kağıdı elime aldım.
Bu Poyraz'ın yazısıydı. Gerçekten bunu o yollamıştı. Çünkü Poyraz 'S' harfini çok farklı bir şekilde yazardı. Ne kadar taklit etmeye çalışsam da bir türlü başarılı olamazdım.
Senin bu kadar uzun süre uyuduğun nerede görülmüş kızım? Uykuyu sevmiyorsun madem, aç gözlerini artık. Günlerdir senden bir haber gelmesini bekliyorum. Kimse bir şey söyleyemiyor. Beni bu kadar merakta bırakman hiç hoşuma gitmiyor haberin olsun. Bir an önce uyanıp, toparlanman lazım. Seni kötü bir halde görürsem olacaklardan kork. O yüzden hemen toparlanmana bak. Sen güçlüsün, öyle yataklara düşemezsin. Ayrıca bu yaşanılanlardan dolayı kendini suçlamışsın. Sakın bir daha böyle şeyler duymamayım. Senin hiçbir suçun yok. Sana kızgın değilim, böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Sen benim kardeşimsin kızım, seni nasıl suçlarım? Bu konuları yüz yüze geldiğimizde konuşalım. Çekirdeği ve kolayı da sakla, o zaman beraber yeriz. Kendini sakın üzme, strese sokma. Sana kızgın değilim, bunu o güzel aklına kazı tamam mı? Uyan. Yemeklerini ye, güç kazan. Sakın çökme, her zaman dimdik dur. Yakında yanına geleceğim. O zamana kadar tek başına durmak zorundasın, ben geldiğimde sırtını bana yaslarsın. Birbirimizden güç alırız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLA | TAMAMLANDI
RomanceGözlerimi, uzun zamandır boş olan belli bir süredir kendi varlığımla doldurduğum eski, demirleri paslanmış otobüs durağında gezdirdim. Durakta oturan takım elbiseli adam huzursuzca etrafına bakınıyordu. Otobüs beklemiyordu, birini arıyordu. Çok geçm...