Sizden ricam bölümleri beğenmeniz ve hikayeye destek olmanız. Yazıyorum ve haliyle birçok kişiye ulaşmasını istiyorum. Bence fazla bir istek değil🥺
Okuduğunuz için teşekkür ederim, sağlıcakla kalın💜
30.Bölüm;
Her şey normale girmeyecek, biliyorum. Her günüm diğerinden daha güzel olmayacak, biliyorum. İstediğim gibi gezip eğlenemeyeceğim, kafama göre takılamayacağım, biliyorum. Ama yine de günümün güzel geçmesi için çaba sarf ediyorum.
Sinan'ın çiftliğine gitmeyi kabul ettim çünkü onunla daha fazla vakit geçirmek istiyorum. Onu tanımayı ve kötü adamlardan uzak kalmayı istiyorum. Sinan'ı geçmişte tanıdığım ve hoşlandığım çocuk olduğunu öğrenmem gerçeği ile onunla daha fazla vakit geçirmek istiyorum. En yakın zamanda da beni tanımasını istiyorum. Bazı şeyleri saklamak istemiyorum, akışına bırakmak istiyorum. Zaman geçtikçe hayatımdan ödün vermenin zorluğuyla karşı karşıya kalıyorum, artık zamanımın boşa gitmesini istemiyorum.
Ama sürekli önümüze engeller çıkıyor. Sanki mutlu olmamam için büyük bir çaba sarf ediyor. İki günlük yaşayacağımız tatilin içine etmek için uğraşıyor. Sessiz, kimsenin olmadığı, tehlikenin barındırmadığı bir ortamda durmak istemek çok mu zordu?
Elimde duran kağıt parçasına baktım. İçinde ne yazdığına dair hiçbir fikrim yoktu. Bakmaya da cesaret edemiyordum. Baktığım an yaşayacağım hisler beni korkutuyordu. Bütün mutluluğumun silinip alınacağından emindim.
Diğer elimde duran telefonun titremesiyle durduğum yerden kıpırdandım. Telefonun ekranına baktığımda Sinan'ın mesaj attığını gördüm.
"Arabaya bin." yazmıştı.
Dükkana doğru döndüm. Sinan bana bakıyordu, büyük ihtimal karanlığın ortasında neden dikildiğimi sorguluyordu. Arabaya doğru döndüm. Bu arabaya binmem tehlikeli değil miydi? Belki içine bomba falan koymuşlardı? Ama koysalar masada otururken fark ederdik herhalde. Hiç arabanın olduğu tarafa bakmamıştık ki. Bu sefer gerçekten parçalanabilir miydik?
"Sen?" diye yazıp gönderdim. Tek başıma binmek istemiyordum. Elimdeki kağıdı okumadan da binmek istemiyordum.
Saniyesinde "Sen bin, geliyorum." yazıp, göndermişti. Tekrar ona doğru döndüğümde telefonunu cebine yerleştirdiğini ve artık bana bakmadığını fark ettim.
Arabanın kapısını açtım. Bildiğim tüm duaları okuya okuya arabaya bindim. Kapıyı kapattım ve ardından kilitledim. Şimdilik bir şey olmamıştı. Kağıdı kucağıma bıraktığımda kemerimi taktım. Kapının kenarında duran kolonyayı elime aldım. Ellerime, yüzüme, boynuma iyice sürdüm. Sırf o kağıdı açmamak için kendime iş çıkartabilirdim.
Kolonyayı yerine koyduktan sonra viteste duran, Sinan'ın gözleriyle aynı renk olan tesbihi elime aldım. Simsiyah tesbih, çok güzel parlıyordu. Boncukları teker teker saymaya başladım. Saymayı bitirdiğim de tesbihi tekrar yerine koydum. Toplam 23 tane boncuk vardı.
Karşı kapının açılmaya çalışılması, açılmayınca camdan gelen tık tıklanma ile yerimden sıçradım. Korkuyla elimi kalbime götürdüm. Saniyede bu kadar hızlı atması normal değildi.
Camdan bakan Sinan'ı gördüğüm an titreyen ellerimle anahtarı aldım. Açma tuşuna bastıktan sonra boş bulduğum göze bıraktım.
Sinan arabaya bindiğinde "Kapıları niye kilitledin?" diye sordu. Bana baktı, baktı, baktı. Sonra artık ben de ne gördüyse "İyi misin sen?" diye sordu. Elini ateş ölçmek ister gibi çeneme, sonra da kalbimde tuttuğum elimin üzerine koydu. "Bumbuz olmuşsun. Hava o kadar soğukta değil. Niye bu kadar üşüdün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLA | TAMAMLANDI
RomanceGözlerimi, uzun zamandır boş olan belli bir süredir kendi varlığımla doldurduğum eski, demirleri paslanmış otobüs durağında gezdirdim. Durakta oturan takım elbiseli adam huzursuzca etrafına bakınıyordu. Otobüs beklemiyordu, birini arıyordu. Çok geçm...