5-) Lila

455 31 4
                                    

Yorum yapıp beğenirseniz çoook sevinirim. Takipte ederseniz çok güzel olur. Keyifli okumalar💜

5.Bölüm:

Lila Yiğit.

İki kelime, dokuz harf.

Annemin dediğine göre babamın en sevdiği renkmiş. Ona göre aşkı, sevgiyi, bağlılığı, en çokta annemi temsil ediyormuş. Babam cinsiyetimi öğrendiği ilk an bu ismi koymak istemiş. Benim ailedeki temel bağ olacağımı, kopmamıza asla izin vermeyeceğimi düşünmüş. Ne yazıktı. Kendisi bizi hiç edecek kadar kötü olup, doğacak kızının ismiyle umut bağlıyordu.

Onun yüzünden hayatım berbat geçiyordu. Babamın ismimi sevmesi, benim nefret etmemi sağlıyordu. Onun aşk diye baktığı isim, bana aşksızlığı anımsatıyordu. Bağlılık diye düşündüğü, terk edilişi hatırlatıyordu. Sevgi diye bildiği isim, sevgisizliği hissettiriyordu. Hepsi beni tam tersi duygulara hapsediyordu. Neyi hayal ettiyse, tepetaklak bir şekilde bana ulaşıyordu.

En acısı da babam beni sevmiyordu ama benim onların arasındaki bağ olduğumu düşünüyordu. Bu tutarsızlık bile canımı acıtıyordu. Asla yıkılmalarına izin vermeyeceğim o bağı kendi elleriyle koparmıştı. Henüz çocuk olduğum için engelleyememiştim. Kendime ait olan tarafı alıp, oradan uzaklaşmıştım. Daha da fazla uzaklaşacaktım ama bu pek mümkün görünmüyordu.

Arkamdaki adam adımı söylemişti ve ben ona dönmeye cesaret edemiyordum. Beni tanıdığını tahmin edebiliyordum, hareketleriyle açık bir şekilde belli etmişti. Ben bunu anlamamak için beynimi zorlasam da artık sona gelmiştik. Onun bakışlarındaki anlam beni tanıdığını ilan ediyordu. Her defasında üstün durması, benim haddimi bilmem için yapılmıştı. Kendisini bana hatırlatmak istiyordu. Ama ben ona karşı gelmiş, tüm kötü olasılıkları bir toz gibi üflemek istemiştim.

Yavaşça ona doğru döndüm ve gözlerinin içine baktım. Alay eden ifadesi silinmişti. Ciddi bir şekilde yüzümü inceliyordu. Koyu kahve kaşları çatılmıştı. Onu böyle ciddi görmek daha da korkutucuydu. Simsiyah gözleri büyük ciddiyetiyle beni inceliyordu. Beni o siyahlığın içine hapsetmişti ve kıstığı gözleri, demir parmaklıklarım olmuştu.

"Lila mı?" derken sesim kısık çıkmıştı. Hala inkar etmek için dilim söze girmek istiyordu. Ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Yüzümdeki korkuyu saklamak için çok çaba sarf ediyordum.

"Sen..." dedi ve bana doğru bir adım attı. "Lila değil misin?" Emin olduğu sorunun cevabını onaylamamı istiyordu. Onun bana yaklaşması benim geriye adım atmamı sağlamıştı.

Elimle onu durdurmaya çalışırken "Önce adım atmayı bırak." dedim. Hızlıca dudaklarımı yaladım ve etrafa bakındım. Kaçmak için bahane bulmalıydım. Yıllarca yakalanma ihtimalimi kurarak yaşamıştım ama bu ihtimallerin hiç birinde kapalı bir alan yoktu. Ben sürekli dışarılarda olduğum için bunu düşünmemiştim, hem de oldukça yüksek bir katta olmayı hiç düşünmemiştim. Burada yemek masasından başka bir şey yoktu. Tekrar Sinan'a döndüğümde hala bana baktığını fark ettim. "Karşılıklı iki insan gibi konuşabiliriz herhalde?" dedim, vakit kazanmaya çalışarak.

Başını ağırca salladı "Konuşabiliriz tabii ki" dedi, istediğim vakti bana vererek. Bir şey söylemeden yanımdan geçip diğer odanın içerisine girdi. Derin bir nefes aldığımda rahatlamıştım. Anlayışlı bir insan olması onlarca eksisinin yanına eklenmişti. Neyse, şimdilik bir artı bile ona çok.

Masanın karşısındaki deri koltuğa attı kendini. Ayak bileğini, diğer dizinin üstüne attığında oldukça rahat görünüyordu. Sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Kapının olduğu tarafa baktım ve gitmek için iyi bir fırsat olarak düşündüm. Koşma konusunda iyiydim ve beni tutmadığı sürece yakalayabileceğini zannetmiyordum. Madem tanınmıştım son ana kadar ne yapsam yeriydi.

LİLA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin