Bölümleri beğenirseniz çoook mutlu olurum. Yorumlarınızı belli etmeyi unutmayın.
Keyifli okumalar💜
8.Bölüm:
Sinan'ın adamlarından biri çardağın kilidini açmıştı. İçerisi güzel olduğu kadar, rahattı da. Sandalyenin üzerinde duran minderler oldukça konforluydu. Burada sabaha kadar kalabilirdim.
En uç noktada bir yere yerleşmiştim. Onlardan en uzak köşede oturmak kendimi daha güvenli hissettirmişti. Sinan ve meymenetsiz adam ise kapıya daha yakın oturuyordu.
Çardağın ortasındaki yuvarlak masa hepimizin önüne gelebilecek kadar büyüktü. Bu kadar büyük masanın ne işe yarayacağını düşünmeye başlamıştım. Belki de bütün kötü adamları buraya toplayıp toplantı yapıyorlardı. Yoksa bu kadar büyük bir çardağın aile için tasarlanabileceğini zannetmiyordum.
Meymenetsiz adamın yanına gitmeden önce Sinan tarafından uslu durmam için uyarılmıştım. Sanki çocuktum. Adamın çok zeki olduğunu, her an her şeyi anlayabileceğini söylemişti. Anlarsa ilk benim başımın yanacağının altını çizmişti. Ben de sessiz kalmayı tercih etmiştim. Haklıydı, adamı şüphelendirecek hareketler yapmamalıydım. Ama Sinan'ın beni korkutmak için söylediği sözlerden birisi olduğuna emindim.
Meymenetsiz adam ile Sinan karşı karşıya oturuyordu. Üstümüzdeki çatının tam ortasında duran beyaz ışık, tüm alanı aydınlatabiliyordu. Bu ışık sayesinde her ikisini de rahatlıkla görebiliyordum. Adamın bakışları bir bana, bir Sinan'a kayıyordu. Sürekli rahatsız edici bakışlarını üzerimizde gezdiriyordu.
Sinan bu bakışlardan rahatsız olmuş gibi durmuyordu, aksine adamın yüzüne bir şey söylemesi için bakıyordu. Seslice nefes aldım, içim daralmıştı. Kaç dakikadır birinin konuşmasını bekliyordum. Ama biri de çıkıp bir şey söylemiyordu. Sabaha kadar bakışacak mıydık? Ayrıca meymenetsiz adamın üzerimde gezen bakışları da sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Rahatsız oluyordum.
İç çekişimi duyduklarında ikisi de bakışlarını bana doğru çevirdi. Sinan'ın dik bakışları ve adamın ters ters bakışları arasında ezilip kaldığımı hissettim. Ne o, sesimi çıkartmam yasak mıydı? Sıkılmıştım ve hint dizilerindeki gibi bakışmak hiç güzel bir şey değildi.
Neyse ki bu hareketim çok umursanmadı. Adam tekrar Sinan'a döndü ve "Vereceğin haber bu muydu?" diye sordu. Sesindeki otorite her ikimizi de germişti. "Bir kız arkadaşın olduğunu mu söyleyecektin?"
Adamın kafasında kurduğu bu saçma düşünce kaşlarımı çatmamı sağlamıştı. Sürekli kendi kafasından bir şeyler uyduruyor ve sebebini sormadan yargılıyordu. Az öncede beni hoş olmayan bir şekilde adlandırmıştı. Bu adam dinlemeyi değil, yargılamayı seviyordu.
Kollarını göğsünde bağlayan Sinan, net bir şekilde "Kız arkadaşım değil" dedi. "Kendisi diş doktoru, bizim yanımızda çalışacak."
Bu kadar net ve emin bir şekilde konuşmasına şaşıran meymenetsiz adam "Çalışacak?" diye sordu. Alay eder bir şekilde güldü ve başını olumsuzca salladı "Kimden izin aldın?" Sesindeki efendilik taslayışını ben bile anlamıştım. Babamın çalıştığı yerde, yetkili biri olmalıydı. "Bu saçma işlerinden vazgeç artık." Usanmış bir ifadede iç çekti. "Kendine gel ve işe geri dön. Sadece sen dön."
"İşe geri dönmemi istiyorsan..." Karşısındaki adamdan bakışlarını çekmeden başıyla beni işaret etti. "Onu da kabul edeceksin."
Adam yüzünü buruşturdu ve kısaca bana baktı. Benim hakkımda ne düşünüyordu bilmiyordum ama sevmediği belliydi. Ben de onu sevmemiştim zaten. "Ona ihtiyacımız yok"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLA | TAMAMLANDI
RomanceGözlerimi, uzun zamandır boş olan belli bir süredir kendi varlığımla doldurduğum eski, demirleri paslanmış otobüs durağında gezdirdim. Durakta oturan takım elbiseli adam huzursuzca etrafına bakınıyordu. Otobüs beklemiyordu, birini arıyordu. Çok geçm...