NOUVILLEYA
Ellerimi gözlerime siper ettim. Işığa yavaş yavaş alışıyordum. Oturakların ortasında, tam karşımda yükselen büyük mermer bölme dikkatimi çekti. Dev kemerli bir kapının üstüne konumlandırılmış geniş balkonun kenarlarında bayraklar dalgalanıyordu. Beyaz sütunların üstündeki dev çatısının kenarları altın yaldızlı kabartmalarla süslenmişti. Gözlerimi kısıp balkondaki figürleri seçmeye çalıştım. Dev tiyatro salonunun karşısındaki balkonda sadece karaltı olarak görünen figürlerle aramda sanki fersahlar vardı.
Öte yandan etraftaki gözleri üstümde hissediyordum. Yakındaki erkekler kıyafetlerimi üstümden sıyırıp atmak istercesine bakışlarını vücudumda gezdiriyordu. Gözlerindeki anlam veremediğim bu derin iştah beni hasta ediyordu. Gözleri yüzlerinde iki derin çukurdu; garip bir ateşle yanıyor, tenimi delip geçiyordu.
Bu baskıyla açık artırma başladı.
Sırayla platformdaki kadınların üstündeki keten paçavra sıyrılıp atılıyor, vücutların değerleri için yarışılıyordu. Her kadında uzaktaki balkon locaya bakılıyordu. Locada kim oturuyordu da her seferinde fikri tartılıyordu? Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Boğulacak gibiydim.
Locaya bakan adam bir kadını ötekiler teklif vermeden ayırmıştı. Kadına ne olacağını merak ettim.
Sıranın bana gelmesini neredeyse zaman zaman kalbim durarak bekledim. Ne denildiğini anlamam imkansızdı fakat hararetle farklı adamlar el kaldırıyordu, kadınlar en son teklif verene satılıyor olmalıydı.
Ve en sonunda sıra benimdi.
Platformun tam ortasında durdum. Öz güvenli ve başı dik durmaya çalışıyordum fakat ağlamama ramak kalmıştı. Deli gibi titreyen dizlerimi zapt etmeye çalışarak üstümdekileri sıyırıp kenara attım. Göğüslerimi ellerimle kapatmamak için çaba sarf ediyordum. Olabildiğince dik durdum, kaderimin önünde göğüs gerdim.
Açık artırmacı elindeki garip dürbünle locaya baktı. Adamın locaya bakmasıyla beni de öteki kadın gibi ayırması bir oldu. Teklif vermek için kaldırılmasına izin verilmeyen yüzüklü eller hırçınca kıyafetleri çekiştiriyor, bacakları boydan boya okşuyor ve kıvırcık koyu saçların arasına dalıp geri çıkıyordu.
Satıcı platformun yanındaki kapılardan birini işaret etti ve işine geri döndü, sıradaki kadın öne çıktı. Üstümden sıyırıp attığım paçavraları tekrar beceriksizce üstüme geçirdim, benden önceki kadınların giyinmesinde sakınca görülmemişti ve bana da bir şey demediler.
Yanan tabanlarımla platformdan koşarcasına inip kapıya yürüdüm.
Kapıdan geçerken son kez arkama, tiyatro sıralarındaki süslü erkeklere baktım. Bir kısmı çoktan beni unutup yeni kadını tartmaya başlamıştı; bir kısmının gözleriyse üstüme kenetlenmişti, gözler şimdi habis bir hasetle dolmuş taşıyordu. Hepsine teker teker baktım, platformu son kez inceledim.
Bugünü aklıma kazıdığımdan emin olmalıydım.
Döndüm ve bilinmezliğime yürüdüm.
Geniş kemerli kapıdan loş dehlize girdim. Serinliğiyle baştan aşağı ürperdim. Tek çıkış karşımdaydı, yürüyordum. Gözlerim karanlığa alıştığında çıkışın önünde beni bekleyen muhafız çiftini gördüm. Kaçacak yer yoktu, teslimiyetle karışık bir çaresizlik içimi sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...