30-ESKİYE DAİR ANILAR(2)

194 36 4
                                    

IGNICIA


Lorenzo elinde iki kadehle geri döndü. Bana kadehimi uzattı. Varlığı az da olsa huzursuzluğumu bastırıyordu. Serenes'in dönmesi uğruna kadeh kaldırdık. 

"Döneceğinden nasıl bu kadar emin konuşuyorsun anlamıyorum."

  Şaraptan bir yudum alırken omuz silkti. "Rüyamda gördüm." "Ben de rüyamda senin savaş meydanında mızrağa oturtulduğunu görmüştüm ama işte buradasın." 

Lorenzo uzağa baktı. "Ama senin rüyaları ile benimkiler arasında fark var, benimkiler geleceği doğru gösterir. Genelde çok açık şekilde değil ama yorumlamayı öğrendim. Ve Ser, iyi. Zor durumda ama iyi olacak."

 İğneleyici bir gülüşle yüzüne döndüm. "Nedenmiş o, beyefendi. Sizi benden özel kılan ne?"

Kadehteki son yudumu bitirdi. Korkuluğa sırtını dayayıp gökyüzüne gözlerini dikti.

 " Küçükken abimle oynuyorduk. Yüksek taşlığın ucunda koşarken ayağım kaydı. Aşağıdaki sivri kayalıklara düştüğümü hatırlıyorum. Can verirken son anlarım hala berrak. Vücudum paramparçaydı, kan tuzlu deniz suyunu boyuyordu. O esnada uzaktan yarı şeffaf bir tanrıça geldi. Gözlerim kapanırken beni dudaklarımdan öptü.  Uyandığımda, kıyıda abim beni kollarında tutuyordu. Sarsıp ismimi bağırıyordu. Yana yattım, yuttuğum suyu kustum. Geri eve dönerken denize tekrar baktığımda tanrıça yoktu. Ama o gece gördüğüm rüyada kadın benimle konuştu."

 Yüzüme baktı. "Serenes'le çocukken kahine gitmiştik. Kahin bana yeşilgören olduğumu söyledi."

 Yeşilgörenler dünyaya farklı bağlarla bağlı, gelecekle müjdelenen nadir insanlardı. Hayatımda ilk defa bir yeşilgören görüyordum. Öldüklerinde dahi, bir parçaları dünyada kalır ve yaralı ruhların geçişine yardım ederdi. Kadim bilgi ile müjdelenmiş bu insanlar, bilgi ile aynı zamanda lanetlenmişlerdi. "Peki, acı çekiyor musun?" 

Gökyüzüne bakmaya devam etti. Elini uzatıp kuzeydoğuyu işaret etti. "Öldüğünde buraya yerleşeceksin. Parlak, mavi bir yıldız olarak. Ve evet, acı çekiyorum. Hem de çok."

Gece boyu Lorenzo'yla yeşilgörenler hakkında konuştuk, yatağa girdiğimde buna inanmak isteyerek uyudum. 

Ve zaman geçti. 

Serenes yokken not defterindeki son iki sayfaya gelmiştik. Önemsiz dursa da büyük bir tartışmaya yol açacak maddeye baktım: Kadın tiyatro oyuncularının izni. Tiyatro herkes tarafından sevilerek seyredilse de Roma'da aşağılık görülen bir meslekti. Kadın rolleri de suratlarını boyamış, sesini incelterek konuşan erkekler tarafından oynanırdı. Tiyatro alanında kadınlara hak tanıdıktan bir hafta sonra uluorta yerde konuşan ünlü tiyatro oyuncusu Trajan'ın serzenişlerini dinledim. Trajan'ın kafası kesilip şehir meydanındaki büyük tiyatroya asıldı. 

Ve ben, iki hafta boyunca sergilenmesi gereken tiyatro oyununu yazdım: "Yaramaz Trajan'ın hoşgörüsüzlüğü ve Roma'da Kardeşçe Yaşama Kuralları."

Oyunla gurur duyuyordum. Ardından bir tane daha yazdım ve halka açık oynanması için kadın tiyatrocu ekiplerinden birine verdim.

 "Roma'da Kadınların ve Erkeklerin Birbirinden Farklı Fakat Denk Görevleri" 

Oyunu bitirdiğimde kadın oyuncuların kafaları ile gönderilecek mektuplardan korktum. Beklediğim olmadı. Bunun aksine, oyun eleştirmenleri oyunun ne denli iğneleyici ve zekice olduğuna dair yazılarını yayımladı.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin