NOUVILLEYA
Muhafızın peşinden uzun koridorlar geçtim, sağa ve ardından iki kez sola saptım. Uzunca merdiveni çıktığımda karşımda kanatlı dev meşe bir kapı vardı. Muhafız kapı bekçilerine selam verdikten sonra kapıyı tıklattı. İçeriden onay geldiğinde kıyafetimin kıvrımlarını kesici herhangi bir alete karşı yokladı. Bir baş işareti yaptı.
Kapılar aralanmıştı. İçeri girdim.
Tüm kat imparator suitine ayrılmıştı. Oda büyük hizmetli yatak odasının iki katıydı. Belki daha büyüktü, boyut algımı kaybetmiştim. Karşımdaki balkon kapısı vitraylıydı. Kapının solunda dev bir savaş masası vardı. Masanın üstünde üst üste yığılmış harita ve parşömenler. Bu parşömenler mermer zeminin de bir kısmını işgal etmişti. Balkon kapısının sağında ise iki sütun uzanıyordu, sütunların ilerisi karyola ve cibinlikli dev yatağa ayrılmıştı. Odanın tahminen altı metre yükseklikteki tavanı fresklerle ve savaş tasvirleri ile kaplanmıştı. Duvarlar boydan boya tablolarla, çivilenmiş katlı duvar örtüleriyle örtülmüştü. İçindeki bunca eşyaya rağmen dev oda havadar ve ferahtı.
Perdeleri örtülü yatakta kraliçe yatıyordu. Hava tütsü kokularıyla ağırlaşmıştı. Emrivaki sesi duydum.
"Geç ve ayak ucuma otur."
Kalp atışlarım hızlandı. Sesi her seferinde beni bu denli ürkütecek miydi? Yatağın ayak ucundaki koltuğa oturdum. Ellerim buz kesmişti. Sırtımın kadına dönük olması doğru değildi, yan döndüm. Kahkaha attı: "Sana verdiğim hediyeyi beğendin mi?"
Anlamamıştım.
Kırbaç yarasını kast ediyordu. Kafama dank etti.
Sinirlendim.
Bu hoşuna mı gidiyordu? Kendini benden üstün sanan bu kadına karşı öfkem gittikçe kabarıyordu. Öfkeyle kızardığımı hissettim.
Hayır, ben bir efendi ile yaşayamazdım. Yanımda bir bıçak getiremediğime üzülmeye başlamıştım.
Konuşmaya devam etti: "Kırbaç yemeni istemezdim fakat öteki insanların karşısında otoritemi sarstın. Bu davranışı anlık öfkene verdim. Bil ki bir daha yaparsan bu kadar anlayışlı olmayacağım."
Kadın iyiden iyiye beni delirtmeye başlamıştı. Loş ışıktan ve yarı saydam perdeden yüzünü göremiyordum ama sadece buyurgan sesi bile yetiyordu. "Lambayı al ve yanıma gel."
Karyola üstündeki yağ lambasını aldım.
Yatağın perdesini araladım...
Dirseğine dayanmıştı, yüzüme bakıyordu. Daha net görebilmek için lambayı yüzüne yaklaştırdım. Aşağılayıcı bir ifadeyle sırıtıyordu. "Otursana."
Ve gözüm döndü.
Lambanın içerisindeki sıcak yağı yüzüne fırlatma isteğim karşı konulmazdı. Hızlı bir hareketle lambayı savurdum.
Tam dökecekken bir milisaniye içerisinde kolumu yakaladı.
Neye uğradığımı şaşırmıştım.
Şimdi gülmüyordu. Suratından bir karaltı geçti. Kolumu geri çekmeye çalıştığımda daha fazla sıktı. Öteki eliyle lambayı elimden aldı ve beni kendine çekti.
Bileğimden kavradığı elimi lambanın üzerine bastırdı.
Ateş derimi yakıyordu, elimi geri çekemiyordum.
Bileğimi sıktıkça sıktı, kemiğim un ufak olacak gibi sızlıyordu. Elim yanıyordu. Çığlık attım.
Zaman durmuştu. Burun burunaydık. Sadece gözlerimin içine bakıyordu.
Alev sarı gözlerinde kıvılcımlara dönüşüyordu.
Sonunda elimi bıraktı. "Sana olan güvenimi kırdın." İç çekti. Doğrulup lambayı karyolanın üstüne koydu. Çekmeceyi açıp içinden bir merhem kutusu çıkardı.
Sol kolunu mecbur olmadıkça kullanmadığını fark ettim. Genelde sol kolu ölü gibi omzundan sarkıyordu. Fakat mecbur olunan durumda sol kolunu en az sağ kolu kadar çevik hareket ettirebiliyordu. Garipti.
"Elini ver." Kutuyu açıp merhemi yanık avuç içime sürdü. Kalbim resmen yanığın üstünde atıyordu. Gözlerim dolmuştu.
Yaptığım hareketin mantıksızlığına mı, canımın acısına mı, yoksa kadını hayal kırıklığına uğratmama mı ağlıyorum bilmiyordum.
Ne diye kırbaçlattıktan, elimi yaktıktan sonra merhem oluyordu? Tezat hareketleri kadını anlamamı zorlaştırıyordu.
Yatağa oturdu. "Adın ne?" "Nouvilleya." dedim. Yüzüme baktı.
"Artık değil. Bundan sonra sen Valeria'sın."
"Kraliçeye suikast girişimi ha? Yapabilsen gerçekten yüzümü yakacaktın." Dişlerinin arasından cıkcıklamaya benzer bir ses çıkardı.
"Benden aileni katlettiğim veya seni kaçırıp dünyanın öteki ucuna getirdiğim için nefret ediyorsun. Anlıyorum. Ama alışırsın. Ve bir daha itaatsizlik yapma. Hele ki insanlar varken."
Derin bir nefes aldı. Oturduğu yerde uzanıp sağ elini başının arkasına koydu. "Ama cesaretini takdir etmeliyim. Her ne kadar bulduğun her fırsatta ağlasan da."
Dudakları yattığı yerde alaycı bir gülümseme ile kıvrıldı. "Çekilebilirsin."
Kalktım ve teşekkür ettim. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Yaşananları anlayamıyordum.
Kapıya çıkarken arkamdan çağırdı: "Alexei. Kadının boyunluğuna Valeria yazın. Fazla itaatsiz. Kaçma ihtimaline karşı damgalandığından emin ol."
Adam başıyla onayladı. Bu adam da dilimi anlıyordu demek. Kolumdan tuttu ve dışarı çıktık. Adam sağa saptı. Hayır, hizmetli odasına gitmiyorduk. Telaşla nereye gittiğimizi sordum. Cevap vermiyordu. Tekrar sordum.
Tekrar ve tekrar.
En sonunda yürümeyi kesip kurtulmaya çalıştım. Alexei denilen adam kolumu sıktı ve bir an durduk. Meşale ışığı miğferin altındaki gözlerinde parlıyordu. Gözleri siyahtı. Garip merhametli ifadeyi gördüğümde yumuşadım. "Söyle. Nereye?"
Gözlerimiz kenetlendi. "Silahhane." diye mırıldandı.
Yürümeye devam ettik. "Orada ne var? Neden beni silahhaneye götürüyorsun?"
Cevap yok.
Konuşması yasakken benimle konuşmuştu, bir kere daha yapması için yalvaracaktım ki başka bir muhafız bize doğru yürüyordu. Loş koridorda Alexei konuşmaksızın beni sürüklemeye devam etti. Sarmal merdivenlerden iki kat indik. Upuzun koridoru geçtik. Ve varmıştık.
Dev imalathaneye saf kaos hakimdi. Onlarca insan ateşi besliyor, kılıç dövüyor, kömür taşıyordu. Muhafız tıknaz bir demirci ile konuşmak için durdu. Adam bana baktı, harlı ocağa uzun bir çubuk attı.
Çubuğun ucunda bir topuz vardı. Bir tabure çekti. Alexei beni zorla tabureye oturttu.
Demirci çubuğu ateşten çıkarıp altın suyuna batırdı, tekrar ateşe tuttu. Alexei arkamdan kollarımı tutup beni perçinledi. Öteki eliyle kafamı yana eğdi. Karşı koymaya çalışsam da nafileydi.
Kızıl demir tenimde söndüğünde ağzımdan bir feryat koptu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...