26

293 39 1
                                    

ALBA

Derin bir nefes aldım. "Yarın uzun bir gün olacak, uyuyun." İstemeyerek, kilime bakmaya devam eden Ignicia'nın yanına gittim. Kız kendinde değil gibiydi.  Öteki köleler yataklarına yerleşirken kızın yanına oturdum. Bir süre öylece oturduk.

 En sonunda boş gözlerle yüzüme döndü. Kızıma çok üzülüyordum. Ağlamaktan yorulmuş, acıyla yıpranmıştı. Kızı hiç bu kadar yorgun görmemiştim. Işıkla yanan güzel gözlerinin feri sönmüştü. Dayanamayıp kıza sarıldım. Yüzünü öptüm. Kaskatı bedeni açıldı. Kucağıma başını koyup uzandı. Yumuşamasına sevinmiştim. Kırmızı saçlarını okşarken kız tekrar ağlamaya başlamıştı. Fısıldayarak konuştum:" Tanrıça Athena geldiğinde Vitali'yle birbirimize aşıktık. Kadın sevgilimi alıp götürdüğünde hayatımda ilk defa birini öldürmeyi düşünmüştüm. Kendimi sorgulayıp durdum, sorun yeterince güzel olmamam mıydı? Yoksa yeterince iyi zevk veremiyor muydum? Kendimi tanrıça ile kıyasladıkça insanlığıma dair her şey gözüme batar oldu. En sonunda kendimi kaybettim. Venüs'e yalvardım, gözüm kör olmuştu. Ne gerekirse, ne istenirse yapardım. Tek istediğim Vitali'ye en azından bir kez daha, belki de son kez dokunabilmekti. Gece gündüz, aşkla kararmış gözlerimle dua ettim. O kadar fazla yalvardım ki." Burnunu çekti. Yumuşakça sordu:" Tanrıça sana yardım etti mi bari?" Geçmiş canımı yakıyordu. Gözlerimi halıya diktim. "Hayır." 

Kız konuştu: "Bana yardım etti."

 Ne?

 "Ne yardımı Ignicia?" Sorarken kalbim çarpıyordu. Alacağım cevaba hazır olmayarak, kızın cevap vermesini bekledim. 

"Serenes Mısır'a girmeyi düşündüğü ilk dönemlerdi. Hatırlarsın, sarayda Violet'in hediye edildiği savaş kutlamasında. 5 sene önceydi." Ne geliyordu böyle? Gergince cevapladım. "Evet hatırlıyorum."

"O gece sırf Serenes Senatör Augustus'tan istihbarat alabilsin diye senatörle birlikte oldum. Serenes'in senatöre beni sunduğu anki hayal kırıklığımı hala çok iyi hatırlıyorum." Durdu. Acıyla gülümseyerek halıya gözlerini dikti. 

"Adamdan hamile kaldım. Kirlenmiş hissettim, gözüm bir tek Serenes'i görüyordu. Çocuğu istemediğim için bir sürü şey yaptım, sırf vücudumdan atabilmek için. Ama kene gibi rahmime tutundu, büyüdü ve büyüdü. Delirecek gibiydim." O dönemki Ignicia'nın devamlı ağlaması ve gerginliği, hamamda yıkanmaması... Taşlar zihnimde yerine oturuyordu. "İğrendiğim için kimseye söylemedim. Serenes'e ağlayarak yalvardım. O gece kılık değiştirdik, şehir dışındaki hastanelerden birine gittik. Augustus'un tohumu içimden çıkartılırken yanımdaydı, elimi tutuyordu. 

Bunu, yapmak zorunda olduğu için yapmıştı, bir daha asla başka birisiyle birlikte olmadım. Serenes'i affetmiştim."

 Yüzüme döndü.

 "Ama Serenes'in bir varisi olmayışı aklıma takılmıştı. Serenes o gece çocuğu istiyorsam birlikte büyüteceğimizi, çocuğu kendi çocuğu olarak kabul edeceğini söylemişti. Düşünüp durdum. Serenes hamile kalsaydı gebeliği seferlerini baltalardı. Öyleyse uzunca bir süre belki de varis sahibi olmayacaktı. Ona bir varis verebilirdim. Ama varis, bir erkekten değil; Serenes'in kendisinden olsun istedim.  Serenes'le benim bir çocuğum olsun istedim. Buna karar verdiğim zaman geçen seneydi, Mısır seferi öncesi." 

Yüzünü tekrar halıya döndü. "Bu mümkün olmasa bile Tanrıça Juno Mars'ı kendi kendine dölleyerek yapmıştı, tanrılar katında bu mümkündü. Tanrıça Venüs bir gece tapınağa gittiğimde karşımda belirdi." 

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. 

"Ona mı dua ediyordun?" "Sorun da bu. Tanrıça Juno'ya dua ederken o gece beni Venüs duydu. Kör gibiydim. Bir terslik olabileceğini düşünmeyecek kadar muhtaç ve tanrılara güvenliydim. Venüs bana Serenes'in tohumundan bir çocuğa sahip olabileceğimi söylediğinde benim için bitmişti. Her şeyi yapmaya hazırdım."

 Venüs. Sakin değildim. 

"Devam et kızım." Ignicia da benimle birlikte gerilmişti. İstemeyerek devam etti. "Proserpina'nın bahçesinden tek bir tane narcık istediğini söyledi. Kendi tanrıça olduğu için Pluto'nun bölgesine girişi yasaktı. Kabul ettim." İyice gerilmiştim. "Peki, bu ne kadar uzun sürdü?" 

"Tam hatırlamıyorum, girişi bulması ve yeraltı ile birlikte iki haftadan birkaç gün fazla olması lazım."

Sorun şuydu: Ignicia o dönem hiçbir zaman saraydan ayrılmamıştı. Devamlı sarayda, Serenes'in yanındaydı. Kaybolsa ilk Serenes fark ederdi. 

"O dönemde saraydan hiç ayrılmamıştı Ignicia." Artık kızın söylediği şeyden bile emin değildim. Ortada nasıl bir oyun dönüyordu?

"Ne?" 

Kızın kafasını kucağımdan yere nazikçe bıraktım. Şoke olmuş Ignicia arkamdan bakarken imparatoriçenin odasına koştum.

Muhafız beni durdurdu. "Kraliçe dinleniyor." Muhafızı ittim. "Sıçarım yapacağınız işe. Ben kraliçenin annesiyim, onu ben büyüttüm. Kızımı da ne zaman uyandırıp ne zaman uyutacağımı en iyi ben bilirim. Şimdi, çekil önümden" Afallamış muhafız kapıyı açarken hızla içeri atıldım. Söylenenin aksine Serenes uyumuyordu. İçeri daldığımda irkilip masanın üzerindeki hançeri bana doğrulttu. Şaşırmış gözlerle hançeri yüzümden çekerken sordu. "Alba, ne oldu?" Savaş masasının önündeki kızın elinden tuttum. "Serenes, ben söylemeden yerleşsen iyi olur." "Yatağa oturmamı gerektirecek kadar kötü bir şey söyleyeceksen geciktirme, Alba." 

Derin bir nefes aldım. "Ignicia'nın garip davradığı dönemde, Mısır seferi öncesi. O aslında Ignicia değilmiş." Kaşlarını çattı. "Devam et." 

"Kim bilmiyorum Serenes. Ama Ignicia'yı Venüs yeraltına göndermiş. Ignicia'nın olmadığı iki hafta, belki daha uzun bir süre yerine başkası geçmiş." Devam ettim. "Kim olduğu belirsiz. Bir şekil değiştiren olabilir, furia olabilir vey-" 

Serenes devam etti. "Veya bir tanrıça olabilir."

"Sana ihanet etmemiş, Ser. Sadece artık eminim. Ignicia'yı karşına al, konuş." Bu olayın altında iğrenç bir koku vardı. Aynı kokuyu Ser'in de duyumsadığını düşünüyordum.

"Bunların altından çıkacak şeyin ne olduğunu bilmeyi hiç istemiyorum, biliyor musun Alba?" Gergin bir kahkaha attı. "Sanki tanrılar oturmuş da can sıkıntısından bizimle oynuyor gibi."

Huzursuz his içimde daha da büyüyordu. O esnada bu saatte uyuması gerekirken uyanık olan Serenes'i azarlamadığımı fark ettim. "Bu saatte bir daha uyanık olduğunu görmeyeceğim. Sorumluluk sahibi bir imparatoriçe ol ve gereken saatlerde uyu. İyileşmen lazım." Kapıdan çıkarken geri döndüm. "Ha bir de, şu muhafızların söyle bir daha beni sıradan bir haberci yerine koyup kapıda çevirmeye kalkışmasınlar." Muhafızların  duyacağı seste söylemiştim. Kapıdan çıkarken mahcubiyetten yere dikilmiş gözler hoşuma gitti. 

Venüs, amacın ne? Hiçbir şey anlamlı şekilde birleşmiyordu. Adımlarımı hızlandırdım.






Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin