40-SARAYDAN KAÇIŞ

205 27 0
                                    

 VALERIA

Serenes merdivenlerden hızlıca çıkarken arkasına bile bakmadı. Kadın dev saray sütunlarının arasında kaybolurken durup arkasından baktım. Umutsuzca yorgun vücudumu sürükleyerek bahçeyi geçtim. Zorla hizmetli balkonunun tırabzanlarına tırmandım.

İçeriye girdiğimde herkes uyumuştu. Öylece dikilip uyuyan insanlara baktım. Gözüm Ignicia'nın boş şiltesine takıldı. Üstüne çiçekler bırakılmıştı. Kırmızı güller canımı yaktı, gözlerim doldu. Ayaklarımı sürüyerek şiltemin önüne kadar yürüdüm. Keçe pelerini üstümden çıkartıp kenara koydum. Kendimi şilteye bıraktım.


 Yüzümü avuçlarıma gömdüm, gözyaşlarının yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. Ignicia'nın yokluğuna bu denli üzüleceğim hiç aklıma gelmemişti. Ignicia giderken kraliçeyi de yanında götürmüştü. 

Kraliçeye yakınlaşmak istediğim için muazzam suçluluk duyuyordum. Bir şey dileyebilecek olsam, o da Ignicia'dan özür dilemek olurdu. Kızın karşısına geçip ağlayarak suçlu hissettiğimi, affetmesini istediğimi haykırmak...

 Sabah görev listesine adımı yazmadığı için Alba'yı  arıyordum. Kadın sanki yer yarılmış da içine girmişti.

 En sonunda son çare olarak Austin'in odasının yolunu tuttum. Ya kraliçenin odasında ya da Austin'in odasında olmalıydı. Odanın kapısına varmıştım ki içeriden yükselen bağrışma seslerini duydum.

 " Sana dedim Austin, tutmamın imkanı yoktu. Atlayıp gitti, arkasından koştum ama yakalayamadım." Austin lanet okudu. "Arkasından öylece baktın mı Alba?"

 Albanın sesi umutsuzdu. "Kız kararlı olduğunda onu tutmasının ne imkansız olduğunu en az benim kadar iyi biliyorsun Austin. Beni suçlama." 

Austin sakinliğini kaybetmişti. Adamı ilk defa bu denli telaşlı duyuyordum. "Serenes yeraltına giderken biz burada durmuş tartışıyoruz. Aptal çocuk. Ne yaptın sen böyle?" 

Octavianın sesini duydum. Sonunda sessizliğini bozmuştu. "Ama canlı dönecek." 

Austin tereddütle konuştu. "Kehanet. Alba, kehaneti hatırla." 

"Eğer Mısırlı kızsa, kızı canlı tutmalısın. Gerekirse şiltesinden hareket dahi ettirme. Canlı kalmak zorunda."

 Alba istemeyerek onayladı. "Tamam." 

Benden bahsettiklerini duyduğum an kalbim korkuyla çarptı. Odadaki ayak seslerini duyduğum an koşarak kapıdan çekildim. Alba çıkmıştı. Hızlı adımlarla koridorun sonuna kadar yürürken kenardaki perdenin arkasından kadını izledim.

Alba görüş açımdan çıkana kadar bekledim. Ardından açık pencereden dışarı atladım. Bahçede koşmaya başladım. Nefes nefese hizmetli odasının balkonunun önünde durdum. Ellerimi dizlerime koyup soluklandım. Dizlerim titriyordu.

"Nereden koştun böyle?" 

Balkona baktım. Alba tırabzanlara ellerini koymuş, yüzüme gülüyordu. 

Dinlediğimi fark etmiş miydi? 

Renk vermemeye çalışarak cevapladım. "Kütüphanede zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Görevim var mı aklımdan uçup gitmiş. Ben de hatırladığım an tabloya bakmaya geldim." Tepedeki Alba tek kaşını kaldırdı. Gergince kadının cevabını beklerken hâlâ nefesimi toparlayamamıştım. Sonunda cevap verdi. "Seninle konuşmam gerek çocuğum."

Şilteye kuruldum. Alba yanıma oturup derin bir nefes aldı. " Austin, ben, bir de Octavian. Bir kehanet var. Kehanette Mısırlı bir kadın geçiyor. Kraliçenin Mısırlı kadının ölümüyle ortalığı birbirine katacağını müjdeliyor." Suratına baktım. Ölecektim.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin