47

141 27 6
                                    

SERENES

     Cehennem yaratıklarının burada uçması saçmaydı. Kardeşleri yere konarken ölü kadın beni koklamaya devam etti. Kollarımı teslim olmuş gibi açtım, avuç içlerimi yaratıkların göreceği şekilde ellerimi havaya kaldırdım. "Sizin baş tanrıçalarınız Furiaeler, değil mi?"

Kararsız ölü kadın kanatlarını hevesle açıp kapadı. Bir süre buna devam etti, aptal gibi dikilip kadının kanatlarını açıp kapamasını izledik. En sonunda karar vermiş olmalı ki tıslayıp üstüme atladı.

 Valeria korkuyla çığlık atarken kılıcımı çekip kadını boydan boya kestim. Kadın buhar olup havaya karışırken öteki kız kardeşler aynı anda üstüme atladı. Pençeleri derime girip çıkıyordu, ölüm kokan ağızların salyası derimi eritiyordu. Üstümden atmaya çalışsam da altlarında sıkışmış kalmıştım. 

Kolumu ağırlığın altında hareket ettirdim. Kılıcı zorla yukarı doğrulttum. Kılıç yakınımdaki kadının göğüs kafesine girdi. En alttaki yaratık buhar olurken üstündeki hırlayıp suratıma atladı.  Kılıcı aramızda duvar olarak kaldırdım, dişlerinin arasına sıkıştırdım. İğrenç siyah kan üstüme akarken kılıcı ağzından çektim, boğazını kestim. Geriye tek bir tane kalmıştı. 

Üstümdeki yaratığı kenara ittim. Kılıcı kaldırdım. 

Yaratık tekrar üstüme atlamak yerine uçup yükselmeyi seçti. Ölü kadın gözden kaybolurken Valeria'ya baktım. Şokla ellerini ağzına koymuş, uzakta olanları izliyordu. Doğruldum. 

Yanıma utanarak yanaştı. "Yardım edemedim." Kolumu ısırmışlardı, elimi ısırıkta gezdirdim. "Sorun değil."

Yola devam ettik. Ara sıra  otların dibinde yığılı cesetlere rastlıyorduk. Valeria ilk başta korkuyla çığlık atsa da bir süre sonra alışmıştı, sadece kusmamak için midesini tutmakla yetiniyordu. Tepeye tırmanana dek bir daha hiçbir yaratıkla karşılaşmadık. Üzerime atlamış cehennem kadınlarının kokusunun derimize sinmesinin de bu duruma etkisi olduğunu düşünüyordum.

Yürürken yalnızca Kerberos'un bu tarafta olmadığını umuyordum. Asıl girişten uzakta, girişin tersi yöndeydik. Üç başlı köpek genelde ruhların girişinde bekçilik yapardı. Yürümeye devam ettik.

Ve Styks Nehri karşımızdaydı.

Simsiyah kumların üstünde; ağır ağır, ölüme yaraşır dinginlikte akıyor gibiydi. Kıza dönmeden konuştum:"Bu görüntüsü sadece bir yanılsama. Kayığa bindiğimizde aslında ne kadar haşin aktığını göreceksin." Valeria kaşlarını çattı.

Charon'un kayığını görebilmek için puslu ufukta gözlerimi gezdirdim. Görünürde yoktu. Adamın bu siste bizi nasıl göreceğini merak ediyordum. Tüm ciddiyetimle altın sikkelerden birini Valeria'ya verirken açıklamaya başladım:

"Charon'un seni görmesi yeterli değildir. Elinde para olduğunu da görmeli. Ve dans ritüelini yerine getirmelisin." Valeria meraklı çocuksu gözlerle bana baktı. Devam ettim. "Adamın parayı görmesini istediğini belli ederek para elinde dans et. Ama parayı sakın düşürme." Valeria tereddüt ediyor gibiydi. Ciddiyetimi bozmadan dans etmesi için bir kafa işareti yaptım. Kız iç çekti, umutsuzca öne kaykıldı. Parayı kafasının üstüne kaldırıp ruhsuzca sallamaya başladı.  "Hayır, daha enerjik." Daha hızlı sallıyordu. "Kalçalarını da hareket ettir. Tüm vücudunla dans et." Kız garip bir şekilde dans etmeye başladı. Kalçalarını yanlara savururken parayı tepesinde sallıyordu.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin