SERENES
Talimden dönerken normale kıyasla daha iyi geçmiş olmasıyla şaşırmıştım. Alba belki de köle kız konusunda haklıydı.
Kızın şarap taşıyıcılığı yapmasına veya yemekleri getirmesine bir şey demiyordum. Mesafemi koruduğum sürece bir kaza olacağını sanmıyordum. Kehaneti ben de herkes gibi kabullenmeye başlasam da kızla konuşmam dahi Ignicia'ya ihanet gibi geliyordu.
Kızın arkadaşlığına ben de onun Luiziano'nunkine alıştığı gibi alışmış olabilirdim, yanımda durması rahatsız hissettirmektense sanki rutin bir işi görüyormuş gibiydi.
Ta ki Valeria sınırı aşana dek.
Cerevisia ısmarladığı gecenin üstünden çok geçmemişti, sanırsam iki gün sonrası olmalı. Savaş salonunda haritalardan birinin üstünden geçerken çıkageldi. Doldurulmuş keklik ve baharatlı şarap getirmişti. Yemeği masanın üstüne koyarken ne yaptığımı sordu.
"Mısır'ın vergilerini düzenlemek için kimi göndersem diye düşünüyorum. Açıkçası bu görev için kimseye güvenmiyorum." Kız daha da yaklaştı. "Mısır'a yolladığım adam vergilerin bir kısmını hanesine aktarırken fark etmediğimi sanıyor. Yeni birisini bulmam lazım. Bu adamın en küçük şekilde haberi olmadan."
Kızın yüzüne baktım. "Çok zor bir seçim olmalı efendim. En iyisini diliyorum." Gülümsedim. Yeşil gözleri bana bakarken parlıyordu. "Güzel gözlerin var." Yorgun şekilde koltuğa çöktüm.
Kızın hafiften düşük uçlu kemerli burnuna, parlak koyu tenine ve dolgun dudaklarına baktım. Valeria utançla kızarmıştı.
O anda ipler koptu.
Mısırlı köle eğilip beni dudaklarımdan öptüğünde beynimden vurulmuşa döndüm.
Geri çekildim ve ayağa kalktım. Ani bir içgüdü ile kızın suratına sert bir tokat attım. Kafası yana dönerken boynundan bir çatırdama sesi yükseldi. Sendeledi.
Kızın yüzünde korku ve pişmanlık okunuyordu. "Sana insan muamelesi yapmakla hata ettim. Ne cüretle?"
Kızın gözleri doldu. "E-efendim gerçekten üzgünüm. Şey olur sandım.." Kızın bileğini kavradım, iki parmağım arasında ezdim.
"Ne olur sandın?"
Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. "Yaptığım çok hatalıydı. Lütfen bağışlayın."
"Sana istediğini vereyim öyleyse, ne dersin?" Kızı hızla kendime çektim, bileği hala elimdeydi. Ve köle kızı sertçe öptüm.
Alt dudağını dişlerimin arasında ezdim, ağzım kan tadıyla doldu. Kız hıçkırmaya başlamıştı, nefes alamıyordu. Kızı yere ittim.
Kız yerde doğrulurken izledim. Dudağı paramparça olmuştu, kanı yere damlıyordu. Gözleri şokla sonuna kadar açılmıştı. Ağlayarak yüzüme baktı. "Suratını bir daha görmeyeceğim. Şimdi defol."
Kız yerde sürünerek doğrulurken arkamı döndüm, kız odadan çıkana kadar yumruklarımı sıkıp bekledim. Buna neden bu kadar sinirlendiğime anlam verememiştim, çenem öfkeyle kasılmıştı. Bu kadarı normal değildi.
O gün beni zorla öpmeye kalkışan Venüs'ü hatırladığımda tiksinti ile suratımı buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...