24

381 41 3
                                    

ALBA

Hizmetli odasında uyandığımda tanrıçanın etkisinden çıkamamıştım. Lanet ederek yerimden zorla kalktım, dayak yemiş gibi tüm vücudum zonkluyordu. Oda etrafımda dönüyordu. Kendimi zorlayarak bebeğin canı için koşmaya çalıştım. Düz ilerlemekte zorlanıyordum, mermer sütunlara çarpa çarpa koridorlarda Augmentin'i aradım. 

Augmentin yoktu. Kaygıdan midem ekşidi. Taht odasına yalpalayarak koştum, koridorun kenarındaki mermer heykellerden birine çarptığımda heykel yerle birleşti. Devam ettim. Bebek çığlığı duymadığım için avunmalı mı yoksa daha çok mu korkmalıydım bilemeyerek, soluk soluğa odaya daldım. Gördüğüm manzara beni delirtti.

Vitali tahtta oturuyordu. Önüne bir yemek masası çekilmişti. Elindeki çatalı sabırsızca masaya vuruyordu. Tahtın uzun merdivenlerinin altında, iki muhafız çocuğun aşil tendonlarına kancalar saplamış, çocuğu tavana abilmek için zinciri tavandaki şamdan kancasından sallandırıyordu. Bebeğe baktım. Suratı bembeyazdı. Yanaklarında ağlamaktan oluşmuş gözyaşı çizgileri hala kurumamıştı. Ölü mü yoksa sadece baygın mı bilemiyordum. Çok geç kalmıştım. Her şeyi batırmıştım.

      Düşündüm. Vitali'nin deliliği onu muhakeme yapamayan şımarık bir çocuk gibi davranmaya itmişti. Kandırılmasının da bir çocuk kadar kolay olması için dua ederek öne atıldım. 

"Durun! Efendimiz, baksanıza. Bu çocuk sizin yemeniz için çok zayıf. Pembe saçlı kadın çocuk ne kadar şişmanlar ve sizin ağzınıza bu çocuktan ne kadar lokma girerse; Athena'nın da lokma sayısı kadar gün yanınızda kalacağını söyledi."

 Yalanımı anlamaması için dua ederken kalbim ağzımda atıyordu. Korku kulaklarımda uğulduyordu. Vitali tereddütle yüzüme baktı. Renk vermemek için gergince gülümsedim. Karasızlıkla geçen birkaç saniyenin sonunda adam razı geldi:" Tamam, çocuğu asmayın. Ama çocuk beslendiği bu süre zarfında bu odada. Kenara bağlayın. Kancalar ayaklarında kalsın, çocuk beni öldürebilir. Bunu istemiyorum." 

Hay sıçayım. Kızı kurtarma umutlarım da buraya, zincire çocukla birlikte bağlanmıştı. Muhafızlar kızı arkalarından sürüklerken cesede baktım. Çocuğun başına ne geldiyse bayılmamdan gelmişti, onu kurtaramamıştım. En azından güzel çocuk bedenini kurtarıp toprakla birleştirmek yapabileceğim son şeydi. Çocuk huzurla öteki dünyaya gitmeyi hak ediyordu.

 Gözyaşlarımı tutamadım. Deli gibi ağlarken hıçkırıklarımı yuttum, çocuğun devasa odanın öteki köşesine ayaklarından zincirlenmesini izledim. Ağlayarak devam ettim: "Efendimiz! Pembe saçlı kadın çocuğu beslemek için beni görevlendirdi, benimle bizzat konuştu. Hatırlarsınız. Çocuğa yemek yedireyim mi? Çabucak irileşsin ki siz sevgilinize çabucak kavuşun." 

Vitali çekingen gözlerle bana bakıyordu. Dediğimi onayladığı an teşekkür ettim, huzurundan koşarak ayrıldım. Mutfakta gösteriş için bulabildiğim her şeyi tepsilerden birine dizerken ellerim titriyordu. Ağlayarak, suratıma bakan köleye bağırdım: "NE BAKIYORSUN? ŞİFACIYI ÇAĞIRSANA! ÇOCUK ÖLÜYOR!" Kadın irkildi. Koşarak mutfaktan çıktı. Artık kendimde değildim. Deli bir öfkenin boğazımdan yukarı tırmanıyordu. Mutfaktaki köleler delirmişim gibi yüzüme bakarken sabrımın son zerresi de taşmıştı. 

Elimdeki tepsiyi suratıma bakan mutfak ahalisinin üstüne var gücümle fırlattım. Titreyen ellerimi zapt etmeye çalışarak feryat figan bağırıyordum:" YUKARIDA KRAL KENDİ ÇOCUĞUNU YİYOR. VE SİZ APTALLAR SÜRÜSÜ SURATIMA BÖN BÖN BAKIYORSUNUZ. DELİ OLAN BEN MİYİM YOKSA BU KADAR SAKİN OLAN SİZLER Mİ? BİR ŞEYLER YAPSANIZA!" Gözler hayret ve inanmazlıkla açıldı. Haberleri nasıl olmazdı? "Sen delirmişsin."

Konuşan kadına döndüm. İnce uzun bedeniyle baş aşçıydı. Kollarını kavuşturmuş, suratıma bakıyordu. Gözüm hiçbir şey görmez olmuştu.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin