IGNICIA
Muhafız elinde yemek tepsisiyle içeri girdi. Isırmamdan korkar gibi yavaş, temkinli adımlarla bana yanaştı. Adamın bu korkak hali beni eğlendiriyordu.
Elimdeki kitabı yana koyup gülümsedim. "Korkma yakışıklı çocuk. Seni ısırmam. Ne de olsa güçsüz, zavallı bir kadından fazlası değilim."
Genç adam kekeleyerek konuştu: "B-baş muhafız bugün yemeğinizi yemezseniz kitaplarınıza el konulacağını söyledi. Delirene kadar boş duvarlara bakmak zorunda kalacağınızı söylememi t-tembihledi." Hışımla ayağa kalktığımda muhafız irkilip gerisingeri kapıdan çıktı. Meşe kapı kapanırken kulak tırmalayan şekilde inledi.
İlk geceyi gerçek bir hücrede geçirdikten sonra gizlice sarayın terkedilmiş sağ kanadına alınmıştım. Eski imparatorun yatak odasına "naif" bir şekilde hapsedilmiştim. Bunun üstüne dışarı çıkma yasağı verilmiş hırçın bir çocuğun yapacağı gibi, günlerce yemek yememiştim. Belli ki en sonunda çareyi oyuncaklarımı elimden almakta bulmuşlardı.
Önümdeki tepsiye baktım. Doldurulmuş bıldırcın ve balıklı salamura sos. Közlenmiş sebzeler ve yanında peynir tartı. En sevdiğim yemeklerin ,özellikle bugün, yapılmasının tesadüf olması gerektiğini düşünerek çatalı elime aldım. Yemek enfesti. Aç kurt gibi iyice gömüldüm. Baş muhafız beni kapana kıstırmayı iyi biliyordu, meşgul olmazsam delirirdim.
Serenes'in sert aşılmaz duvarlarına rağmen narin tenime kıyamaması ise ironikti. Ayaklarımın pis hücre zeminlerinde nasır tutmasını istememiş, yerleri samur kürküyle kaplı bir yerde cezamı çekmeme karar kılmıştı. Bu durum bana sadece cesaret veriyordu. Serenes gözlerini ne kadar yumarsa beni görmekten o denli çekindiğini açıkça görüyordum. Bana verdiği değer ilk günkü kadar tazeydi.
Aynı zamanda bu kadar zekiyken nasıl bu kadar kör olduğunu anlayamıyordum. Parçaları görmekte usta olduğunu sandığım kadın, parçaların varlığını inkar ediyordu. Bana güvensizliği ve saygısızlığı ise beni tiksintiye düşürüyordu. Birlikte kazıdığımız onlarca anıyı devirip beni bir kenara atıyordu. Tanıdığım, sevdiğim kadın bu olamazdı.
Ayağa kalktım, kapana kısılmışlık hissi tekrar göğsüme oturmuştu. Serenes'e öfkem düşündükçe kabarıyordu, katlanılır gibi değildi. Bana bu denli haksızlığı benim Serenes'im yapmazdı, değişmişti. Ama inat etmiştim, gerçeği ne kadar dinlemek istemezse o kadar kulaklarına tıkıştıracaktım.
Odada volta atmaktan başka elimden gelen bir şey yoktu. Düşünmeye devam ederken volta atıp duruyordum. O esnada içeriye baş muhafız girdi. Ellilerine merdiven dayamış bir adamdı, kıvırcık favorileri çoktan beyazlamıştı. "İznin geldi, çıkmakta özgürsün."
Yerdeki kitabı hızlıca kolumun altına tıkıştırdım, uçarcasına odadan çıkacakken adam kolumdan tuttu. "Ama dikkat çekmek için herhangi bir şey yap, ve ben intihar süsü verip işini bitireyim. Kimse şüphelenmez bile, seni deli karı." Kolumu adamın pençesinden kurtardım. "Dikkat çekmek için bu sefer öldürdüğüm kişinin siz olduğundan emin olacağım öyleyse, iyi günler muhafız bey."
Adam arkamdan bakarken koşarak merdivenlerden indim.
Sarayın ön kapısı kalabalıktı, insan güruhunu iterek dışarı çıktım. Koşarak yokuştan aşağı indim. Kollarımı açtım; uçarcasına, özgürce yokuştan aşağı koşuyordum.
Apollo sunağının önündeki fıskiyeli süs havuzuna altın bir denarius fırlattım. Yere çöktüm ve dilekte bulundum. Bu saçmalıklara inanmazdım. Ama belki, bir ihtimal dev bir tanrı benim fırlattığım küçük altın parçasından etkilenir ve değersiz insan hayatıma dokunmak isterdi.
Tanrıların şehrinde bulunmuştum, benim değersiz altınım at bokundan bile değersiz olmalıydı, yine de batıl hareketler beni eğlendirirdi.
Eteklerimi toparlayıp sarayın yokuşunu tırmanmaya başladım. Bir haftalık ev hapsim güzelliklere tekrardan gözlerimi açmış olmalıydı. Renkler görmediğim kadar parlak, kokular duymadığım kadar taze oluvermişti.
Kalabalık girişlerden uzak durmak isteyerek merdivenleri çıktım, ana sarayın bahçesini boydan boya yürüdüm ve hizmetli odasının balkonundan odaya çıktım. Odadaki iki kişi dışında oda boştu. Kenarda bir heykelcik yontan Mısırlı yeşil gözlü kız dikkatimi çekti. Üstümü çıkartırken sordum: "Ne oldu, minik köpek yavrusu enik kardeşlerini mi kaybetmiş de kuyruğu kısılı köşede oturuyor?" Leo suratıma öfkeyle baktı. "Çok kabasın. Azıcık daha anlayışlı olamaz mısın?"
Duymazdan geldim. Çırılçıplak şilteme uzanıp gerindim. "Ben yokken neler oldu bakalım?" Leo iç çekti.
"Augmentin Valeria'ya tokat attıktan sonra işler karıştı. İmparatoriçe Augmentin'in elini kesti."
Islık çaldım. Valeria'nın canı yandığı için mi yapmıştı? Hayır, bu değildi.
Kayıtsızca sordum: "Bizim eniğe tokat attığı için adamın tokat attığı elini mi kesti yani?" Leo baş salladı. "Hayır, adamın Pers Prensinden hediyeler kabul ettiğini söyledi. Sonra da kendi hediyesini adama verdi."
Leo iyice yanaştı: "Karısının kafasını."
Gözlerim açıldı. Şaşırmıştım. Belki Serenes eski Serenes'ti.
Leo üzgünce devam etti: "Ama kızın kafasını görmeliydin Ignicia. O kadar iç parçalayıcıydı ki. Davete hazırlanırken kesilmiş gibi duruyordu. Tazeydi."
Kafayı görmediğimden midir bilmiyorum, Leoyla aynı duyguları paylaşamıyordum. Aklım Serenes'in bunu gerçekten Valeria'yı korumak için de yapıp yapmadığındaydı.
Kölelerine hayvan muamelesi yapılmasını sevmezdi, ama Mısırlı kızla alakalı başka bir şeyler olduğunu sezinliyordum. Kokusu hoş değildi. "Kraliçe kelle dağıtmada eski formuna döndü desene Leo. Kafası kesilen kadının yaşadığı büyük talihsizlik ama hayat bundan ibaret. Filler tepişir, çimler ezilir. Ve fil ol ki ezilen çimler hakkında konuştuğunda seni dinlesinler."
Gözüm tekrar karşımdaki şiltede yalnız oturan Mısırlıya takıldı. Ne kadar hislerim kızla alakalı yanlış bir şey olduğunu söylese de yapayalnız oturması hoşuma gitmiyordu. Islık çaldım.
Evet, saygısızca ama başka nasıl seslenebilirdim?
Kız bana döndüğünde yanımı işaret ettim. Kalkıp tereddütsüz yanıma oturması hoştu. Gözlerinin çıplak göğüslerime takıldığını fark ettiğimde gülüp avcumla gözlerini kapattım. Kız utanıp kızardı.
Bu haliyle tatlı sayılabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...