43

179 32 0
                                    

VALERIA

Yatakta doğruldum. Yanımda uyuyan adama baktım. Suratı acı çekiyormuş gibi çarpılmıştı, kaşları çatıktı.

 Üzerimdeki örtüyü yavaşça adamın üstüne örttüm. Yavaş yavaş aydınlanan gökyüzüne bakmaya, pencerenin başına gittim. Uzun apartmanların arkasında uzanan deniz ufukta görünüyordu. Kraliçenin şu anda nerede olduğunu düşündüm. Uykum iyice kaçmıştı. 

Dükkanlarını açan esnafı gördüm. O an yatakta domuz gibi uyuyan adamı uyandırmaya karar verdim. "Luiziano. Hişt, kalk hadi. Sabah oldu."

 Adam gözlerini açtı, soran gözlerle yüzüme baktı. Tekrarladım. "Uyan hadi."

 Dirseğinin üstünde doğruldu. Üstüne örttüğüm örtüyü üstünden attı. Yatakta oturdu. Ağzını açtığında sinir bozucu konuşuyordu, yine de en azından bana dokunmamıştı. Bunun için minnettardım. Her ne kadar tam güvenemesem de niyetinin kötü olmadığını düşünmeye başlamıştım.

 Konuşmadığında ise devamlı düşünceli ve kederliydi. Konuştuğunda zoraki olduğunu anlıyordum, gülse bile samimi hissettirmiyordu. Genç adamın bu üzüntüsünün arkasında neyin yattığını merak ediyordum.

Atları hancı kadına dört gümüşe sattıktan sonra handan çıktık. Yeni uyanan Roma sokaklarına baktım. Sokağın başından yükselen taze ekmek kokusunu içime çektim. "Balık sever misin?" Başımı salladım.

Karşımda salataya saldıran aç Luiziano'ya baktım. Ne olduğunu sorar gibi yüzüme baktığında başımı çevirdim. 

Yol boyunca devamlı saati ve pusulayı kontrol ediyor, haritalarına bakıp duruyordu.  Konuştuğumda dinlemiyordu, devamlı dalgındı. Ağzını açtığında sadece karşı çıkmak ve bildiğini okumak için konuşuyordu. Bana baş belası ve yükmüşüm gibi davranması da tümüyle sinir bozucuydu. Bunlara rağmen yine de iyi bir yol arkadaşı sayılabilirdi. Ben bunları düşünürken ağzı dolu, konuştu: "Ne düşünüyorsun?"

"Ne kadar sinir bozucu olduğunu."

Düşünceli koyu renk gözleriyle yüzüme baktı. Sonra tekrar önüne dönüp yemeğe devam etti. 

Luiziano gemici ile konuştuktan sonra üzerime eğilip konuştu: "Hava iyi olursa üç güne Pula'da oluruz. Ondan sonra sen yoluna, ben yoluma." Adamın yoldaşlığına çok alışmıştım, tek nasıl devam edeceğim bilmiyordum. Ve bunca yolu benimle birlikte gelmesi, bana harcadığı para da düşünülünce... 

"Teşekkür ederim, Luiziano." Koluna dokundum. İrkildi. Duymamıştı. Zorlanarak tekrar ettim. "Teşekkür ederim. Hepsi için. Biraz kaba davrandım, farkındayım. Bunun için de af diliyorum. Gerçekten minnettarım." Yüzündeki ifade yumuşadı. Bunu beklemediği açıktı. Gülümsedi. "Rica ederim, majesteleri." Gülümsedim. Luiziano'ya haksızlık ettiğimi düşünmeye başlamıştım. 

Gemiye binerken Luiziano'ya yol verdim. "Önden buyurun." 

Sırıtıp önden gitti. Adama karşı yumuşadığımı hissediyordum. Yine de hala esprilerini sinir bozucu buluyordum.

Yerleştirildiğim kamaramda tavana bakıp durdum. Luiziano'nun ne yaptığını merak ettim. Kamaralarımız yan yanaydı. Luiziano'yla konuşmak, en azından Pula'ya neden gittiğini öğrenmek istiyordum.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin