14-HAYALLER VE KUTLAMA GECESİ

438 38 3
                                    

 ZUBERI



        Dev havuzun etrafına yataklar ve masalar yerleştiriyorduk. Burada havuza 'impluvium' deniliyordu ve üstü açıktı. Havuzun etrafında kalan açık alan 'atriumdu', yani salon. Sarayın atriumu dev gibiydi, taşıma hamallığı bitmek bilmiyordu. Yemek düdüğü ile kahvaltı için işi bıraktık.

        Yemek salonunda gözüm arkadaşlarımı arıyordu. Kenarda hararetle bir şey anlatan Nou'yu gördüm. Yanlarına oturduğumda kraliçenin bu gece yatakta boğazlanmasını dilediğini söyleyip arkasına yaslandı. 

Marwa olayı çözümlemeye çalışarak kızın yüzüne bakıyordu. Shani ise alışılmadık şekilde dalgındı, tabağındaki yumurtayla oynuyordu. Marwa sonunda dayanamayıp "Nou diyorum ki, kraliçeye bu kadar takık olmanın altında, o 'şeytani sarı gözleri' hoş bulman yatıyor olabilir mi?" dedi. 

Nouvilleya'nın suratı gerildi. Sinirlenmişti. "Sanmıyorum, Marwa. Genelde hayatımın içine tükürmüş, bencil 'kadınlar' ilgimi çekmiyor." Öfkeyle önündeki ekmeğe atıldı. Ortamı yumuşatmak istiyordum. Karşı masadan bana somurtarak aval aval bakan seyis yamağının tarafına bakmadan konuşmaya başladım. "Kadınlar kadınlardan hoşlanmaz Marwa. En fazla zorlama ile olur ama yürümez. İblis kadının zorladığı hiçbir kızın aslında onunla birlikte olmak istemediğine eminim. Kadın hasta olmasa kızları zorlamaz zaten." 

Shani'nin duymasından çekinerek Shani'ye döndüm. Dinlemiyordu bile. "Sorun ne Shani?" Shani'nin omzuna dokundum. İrkildi. 

Sorumu tekrarladım. Sadece yatak kölesi olmak canımı sıkıyor, inşaatçılardan biri olmak isterdim. Küçükken çamurdan yaptığım evleri düşünüyordum." İçimi huzursuzluk hissi kapladı. Shani'ye ne olursa olsun inşaatçı köle olma imkanı tanınmayacaktı, teselliler anlamsızdı. Yemeğime döndüm.

Devamlı işten işe koşuyordum, genelde sarayın boyutuna lanet ederek. Kutlama gecesi ile ilgili ise içimdeki his tarifsizdi. Hem umut hem de korku salan gece beni heyecanlandırıyordu.

 Yastıkları atriuma taşırken aklım Marwa'nın anlamsız çıkarımına takılmıştı. Mantıklı aynı zamanda çok mantıksızdı. Nou'nun devamlı kadını konuşması, ondan bu denli nefret etmesi ilgiden kaynaklanıyor olabilirdi. Ama kadınlar kadınlarla olmazdı. Başımı salladım.

 İşler bitmeye yakındı, son tabağı mutfaktan atriuma taşırken misafirler kapıdan girmeye başlamıştı. Marsilio artık gitmem için işaret verdi, bitkin haldeydim. Odaya girdiğimde Alba arkamdan ittirdi. "Çabuk kızım çabuk, hemen hamama git. Güzelce keselen ve temiz olduğundan emin ol. Sonra dinlenirsin"

 Hamamda boşta tas kalmamıştı. Günler önceden haber verilmiş kutlama nasıl son anda bu denli telaş yaratıyordu anlamıyordum. Sıramı beklemek için peştemalı girişteki kancaya astım, sıcak mermer oturağa kendimi attım. Sıcak kaslarını gevşetmişti, kendi kendime gülümsedim. Böyle küçük anlardaki mutluluğu görebilmeyi seviyordum. Beni hüzünden uzak tutan tek şey buydu. Yaşama sevinci. 

       Shani çıplak ve ıslak yanıma geldi. Mermere otururken sabahki dalgın halinden eser yoktu. Keyiflendim. 

Tam Shani'nin küçük göğüsleriyle dalga geçmeye hazırlanıyordum ki gözüm kenarda tek başına temizlenen sarışın erkeğe takıldı. Uzun saçları omuzlarından sarkarken sadece kendi işine bakıyor olması baştan çıkarıcıydı. Kadınlar ve erkek kölelerin aynı yerde yıkanması konusunda yine de kraliçeye müteşekkirdim. 

Kaslı beyaz vücudu ile çocuk, tanrı heykellerinden farksızdı. Bu görüntü o denli hoşuma gidiyordu ki... Ama çocukla alakalı, onu bu denli baştan çıkarıcı yapan şeyin bir yandan da ne yaparsam yapayım dikkatini çekememem oluğunu seziyordum. Yutulması zor bir lokmaydı.

 Bu zamana kadar yakınına yanaşıp aklını başından almadığım tek bir erkek görmemiştim. Ama bu oğlan yüzüme dahi bakmıyordu. Bu beni kışkırtıyordu. Shani parmaklarını şıklattı. Shani'ye döndüm. "Sıra sende, gitsene. Çocuğu gözlerinle yedin bitirdin." Pişkin pişkin güldü. Son kez oğlana baktım, ardından ellerinde tıraş bıçakları ile duran kölelerin yanına yollandım.

Hazırlanmak için odaya döndüğümde odaya saf kaos hakimdi. Elbise seçmeye gittiğimde elbiselerin çoğunun alınmış olduğunu gördüm. Bu kadar geç kalmak sinirime dokunmuştu. 

Yine de aralarından güzel bir tane seçebildim. Kurulanırken gözüm saçları yapılan Nouvilleya'ya takıldı. Üzerindeki yarı saydam tüllü beyaz elbise ile meleklere benzemişti. Dolgun göğüslerinin altından altın bir kuşak bağlanmıştı, kuşağın altında elbisenin kıvrımları kızın kıvrımlı ince vücudunu örtüyordu. Saçları arkadan toplanmıştı, altın toka ile topuz yapılmıştı. Yeşil gözlerine baktım. Sürme nasıl da yakışmıştı...

"Nou! Ne kadar güzel olmuşsun! Dikkat et adamlar sana bakarken azgınlıktan çatlamasın." Bana döndü. "O memelerin sahibi senken kimse seni bu konuda geçemez." Gururla sırtımı düzleştirdim. Koku sürünüp elbiseyi üstüme geçirdim. 

Saçlarım için boştaki Alba'nın önüne oturdum. Örgülü topuzum yapılırken makyajımı hallettim. Dudaklarımı kan kırmızısına boyadım. Gözlerime sürme çektim. Yanaklarıma renk verdim. Ve hazırdım. Artık sadece bekliyorduk.


    İçeriden aceleyle bir köle geldi. Albaya bilgi verdiği an Alba bağırdı: "Hadi kızlarım, servis için çıkıyorsunuz!"

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin