VALERIA
Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ignicia beni öfkeyle iterken sadece bakakaldım. "Serenes'le ne yaptınız? Konuş!" Geriledim. O esnada Alba arkadan yetişti, kızı kolundan tutup kendine çevirdi. Öfkeyle bağırdı: "Kraliçe senin malın değil, bırak! İstediği köle ile istediğini yaşar, senin yüzüne bakmıyor bile. Anla artık!" Kız histerik bir kahkaha attı. "Bakmıyor ama bakacak." Kolunu Alba'nın elinden kurtardı. "İstediği ile yatsın. Bu kız kraliçeye farklı gözle bakıyor Alba. Biliyorum." Üstüme atıldı. Karşı koydum.
Birlikte yerde yuvarlanıyorduk. Göz ucuyla kenara baktığımda öteki kölelerin uyandığını gördüm. Kızı yere pinlemeye çalışsam da işe yaramadı. Benden çok daha güçlüydü. Altından kalkamıyordum.
Üstüme oturdu. Kıyafeti zorla yırttı, göğüslerimi açıkta bıraktı. Ardından böğürür gibi garip bir sesle üstümden kalktı. Şimdi tüm gücüyle bağırıyordu. "SORUN ÖTEKİ KÖLELERLE YATMASI DEĞİL ALBA! GÖRDÜN MÜ? EN KÜÇÜK MORARIK YOK. KIZA DOKUNMAMIŞ BİLE. SORUN BU KIZLA YATMAMASI." Ignicia öfkeden kudurmuş şekilde Alba'ya bağırırken ayağa kalkmam için yardım eden uyku sersemi Donna'ya baktım. Tam kalkarken Ignicia ateşle tekrar üstüme atıldı. "SÖYLE, ONA NE YAPTIN?" Artık ben de sinirlenmeye başlamıştım. Kızı sertçe yakalarından tutup bağırdım. "BEN. HİÇBİR. ŞEY. YAPMADIM." Hırsını alamayarak suratıma bir yumruk salladı. Yumruk yanağıma isabet etti. Elmacık kemiğim deli gibi zonkluyordu. Kollarımı yüzüme siper ettim. Kenarlarda kızı tutmaya çalışan köleler cebelleşiyordu. Çabaları nafileydi.
Ve, Ignicia aniden durdu. Şaşırdım. Ne olduğuna bakmak için siperimi indirdim. Pes etmiş gibi kenarlardan sarkan kollarını gördüm. Yüzü bembeyaz kesilmişti. Gözleri sonuna kadar açıldı. "Hayır, hayır." Yüzüme baktı. Suratında hayal kırıklığı okunuyordu.
"Kehanetteki sensin."
Belirsiz geçen birkaç saniye hayatımdaki en uzun saniyelerdi. Yıkılmış kızın suratına baktım. Dumura uğramış bir ifade ile bana bakıyordu ki... Suratındaki üzgün ifade yerini alevli bir öfkeye bıraktı.
Yakalarımdan tutup beni doğrulttu. Burun burunayken fısıldadı.
"Bakalım sende Serenes'in ilgisini çeken şey neymiş?"
Son gücüyle kafamı yere çarptı.
Bunu tahmin edememiştim işte. Karşı koyamadım.
Kafamın arkası sert mermerle birleşirken beynim sarsıldı. Sersemlemiştim. Ignicia tekrar beni doğrultacakken köleler kızı zorla üstümden almayı sonunda başardı. Jason öfkeli Ignicia'yı kucağına almıştı, Ignicia inmek için çabalamıyordu. Öfkesi şimdiyse yerini hüzne bırakmış olmalıydı. Ağlamaya başlayan kıza kah öfke kah acımayla baktım. Paramparça olmuştum. Deliliğinin altında yatan şeyin takıntılı aşk olması kıza bakış açımı değiştirmişti, kraliçe ile konuştuğum için suçluluk duymaya başlamıştım. Yaptıklarının hiçbirine hakkı olmasa da ne yapıyorsa kadını için yapıyordu. Çabalarıysa işe yaramazdı.
Kızın çaresizliğine empati duydum. Donna elini uzattı. Doğruldum. Midem bulanıyordu ve konuşulanları anlarken zorlanıyordum. Alba başımın arkasını kontrol ederken temkinle Ignicia'yı izlemeye devam ettim.
Tek noktaya gözlerini dikmişti. Gözyaşları akarken o sadece yorgunca halıya bakıyordu. Öfkemin son zerreleri de suçluluk ve acımaya dönüştüğünde konuştum. " İstemiyorsan kraliçeye yaklaşmam. Söylemen yeterli." konuşmak zordu. İçimi bir korku sardı.
Bana bakmadı. Duymuyor gibiydi. Alba sırtımı sıvazlayıp beni odadan çıkartırken kıza bakmaya devam ettim, cevap bekliyordum.
Alba şifacının odasının yolunu tutarken peşinden gidiyordum. Yürürken zorlanıyordum başım keskin bir ağrıyla zonkluyordu.
Ignicia'nın yumruğunun isabet ettiği yere dokundum. Yanağım kanla ıslanmıştı. Alba kapıyı tıklatırken elimi avuçlarına aldı. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum, sadece uyumak istiyordum. Kapı açıldı. Alba uykulu adama olanları anlatırken gözlerim yavaş yavaş gidiyordu. Adam hızla odasındaki kanepeye beni oturttuğunda dayanamayıp yana büküldüm. Kanepenin yanına konmuş su tasını aceleyle elime aldım, midemdeki her şeyi tasa döktüm.
Adam hizmetli çağırıp tası değiştirtirken Alba kafamı gösterdi. Adam incelemek için saçlarımı kesmeyi önerdiğinde reddettim, kesme konusunda diretti. Soğuk soğuk terliyordum. En sonunda saçlarımın kazınmasına razı oldum. Alba mumu tutarken adam falçata ile yaralı bölgedeki saçları kesti. Sıkıntıyla bekliyordum.
Adam yırtık kafa derimi sildiğinde ağzımdan bir feryat koptu. "Dikilmesi gerekecek. Canın yansa da sabit dur kızım." Odanın öteki ucundaki dolaba yürüdü, dolaptan iğne ve iplik çıkarttı. İğneyi mum ateşinde temizlerken benimle konuşmaya devam etti: "Bu iplik yara dikişi için özel olarak domuz bağırsağından üretilir. Beş tane dikiş atacağım. Acını hafifletmesi için haşhaş sütü ister misin kızım?" Kafamla onayladım. Alba mutfağa gidip sütü getirirken loş odaya göz gezdirdim. Odanın sonunda duvara asılı insan iskeletini gördüğümde mide bulantım coştu. Elimle işaret edip sordum: "Bu iskelet kimin?" Adam bilmeyerek omuz silkti. "Bilmem. Ama hiçbir canlı insanın sağlayamayacağı kadar fayda sağlıyor bana." Zeki gözlerle yüzümü inceledi. "Mısırlıların mumyalama teknikleri hep ilgimi çekmiştir. İnsan anatomisini anlamak için muhteşem örnekler olduklarını düşünüyorum." O esnada Alba içeri girdi.
Kadehi kafama diktim. Ağzıma dişlerimi sıkmamam için bir mendil konuldu. Adam iğneyi tekrar temizledi. Alba elimi sıktı, ben de dikiş atılırken dişlerimin arasına verilen bez parçasını. Şifacı işi bittiğinde ellerini temizledi. "Bundan sonraki iki saat uyumamasına dikkat et Alba Kadın. Bir sorun olursa tekrar getir. Yanağı ise kendiliğinden iyileşsin, dikiş atarsam çok iz bırakır, kızın güzelliği solar. Kan durana kadar temiz keten bir kumaşla bastırıver." Alba baş salladı. Birlikte odadan çıktık. Rahatsız havayı gidermek istercesine konuştu: "Bundan sonra bir süre saçlarını topuz yaparız kızım. Üzülme." Elimdeki bezi yüzüme bastırdım. "Ignicia ile karşılaşmak istemiyorum." Alba'ya döndüm. Ne yapacağını bilemeyen bir ifadeyle mumu tutuyordu. "Seni bu gecelik öteki hizmetli yatak odasına aldırayım. İster misin?" Baş salladım. Şifacı adam araya girdi. "Kafası sert darbe almış. Bu gece ölsem başka yerde uyumasına izin veremem. Gözetimimde kalacak. Ve daha da yürüyüp kafasını sarsma ihtimalini göze alamam."
Uyuyup bu iğrenç geceyi sonlandırmak istiyordum, yorgundum. Ne yazık ki bundan sonraki iki saat daha ayakta olacaktım.
Alba uykumu açmak için elime bir elma verdi, birlikte şifacının yatağına oturduk. Adam uzanmam için ısrar edip odadan çıktığında Alba mumu söndürdü. Dışarıdaki fıskiyenin su şırıltısını dinlerken Albaya döndüm. Yorgun görünüyordu. "Sen git uyu. Ben uyumayacağım, söz veriyorum." Alba sitemle gitmeyi reddettiğinde tekrar sustum. Konuşmak istiyordum. O anda Serenes'in söylediği ismi hatırladım: Lorenzo.
"Alba, Lorenzo kim?" Anlatacağından emin olmak için ekledim: "Kraliçeden duydum."
Hava artık yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı, kadının yüz hatlarını seçebiliyordum. Alba'nın yüzü hüzünle çöktü. "Oğlum gibiydi." Merakla yüzüne bakmaya devam ettim.
"Serenes'in dostu, silah arkadaşıydı. Keşke tanıyabilseydin." Alba mırıldanarak ağlamaya başladığında afalladım. Kadına sarıldım. "Ona ne oldu?" "Mısır seferinde öldürüldü, kızım." Kraliçenin durgunluğunu anlamaya başlamıştım. Köleler arasında devamlı konuşulan kraliçenin güçten düşmesini de.
Kraliçe, yas tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...