APOLLO
"Fazla abartıyorsun."
Diana'ya öfkeli gözlerle baktım. "O prens benim için sıradan bir ölümlü değildi."
Diana gümüş grisi gözlerini üstüme dikti. "Adı üstünde ölümlü. Ölümlüler birbirini öldürür ve ölürler. Onların olayı bu."
Sinirle sesimi yükselttim: "Onun. zamanı. gelmemişti." Diana hastalıklı bir hayvanmışım gibi yüzüme baktı. "Sırf bu yüzden öldüren kadına tecavüz edilmesini zevkle mi izliyorsun? En azından intikamını mertçe al." Tiksinti ile masadan kalktı. "Keşke doğarken ölseydin."
Umurumda değildi. Kollarımı kavuşturmuş, aşağıda Venüs'ün altında kıvranan Serenes'e bakıyordum. Canını aldığım çocuk onun aşığı değildi, asıl aşığı şu anda Venüs üstünde ileri geri giderken izleyen şu kırmızı saçlı kızdı. Göze göz, dişe diş, sevgiliye sevgili. Hızla odadan çıktım.
"Bu kehanet akışa müdahale olur." Delfi kahini kel başını kaşıdı.
"Umurumda değil." Kehaneti zaman taşında ez. Gerçek olmak zorunda." Dokunmuş ip sıralarıyla kaplı duvarın önüne gittim. "Hangi ip kızınki?" Kahin karşı çıkmak isteyerek iplerin önünde durdu. "Kız 73 yaşına kadar yaşayacak. Akış bu." Yaşlı adamın üstüne eğildim. Sakince konuşmaya başladım:" Seni ben kahin yaptım. Azletmesini de bilirim. Ben, kehanet tanrısıyım. Haddini bil yaşlı adam." Adam istemeyerek önümden çekildi. İplerin arasında kızınki parlak renklerle yanıyordu. Beyaz parlak ipeği parmaklarıma doladım. 23 kez doladığımdan emin olduğumda ipi çektim.
Hiçbir ölümlü Hyakintos'un leylak rengi gözlerine değmezdi. Tüm insanlığı yakmak istesem de bu kadarına razı oldum. "Kehaneti akışa sok."
Dönüp çıkışa yürüdüm. Ne olursa olsun, Serenes prensimi öldürmenin bedelin ödeyecekti. O gün öldürdüğüm oğlanı düşündüm.
"Miğferini çıkart." Genç adam tereddütsüz miğferi çıkarttı. Yeşil gözleri ve buğday teniyle yakışıklı bir erkekti. Yüzü, Hyakintos'unkine o denli benziyordu ki.. Nefesim kesilmiş halde çocuğun yüzüne bir süre baktım. Benim Hyakintosuma benzemesi bir tesadüf olmalıydı. "Sen bir yeşilgörensin." Çocuk sakince konuştu: "Evet, Apollon." Başımı dikleştirdim. "Öyleyse burada öldüğünü de biliyorsun."
"Biliyorum. Ama umarım sen de beni öldürsen de sevgilinin çoktan ölü olduğunu biliyorsundur." Öfkelenmiştim. "Kafanı eğ de şu işi bitirelim, genç adam."
Kafasını yana yatırdı, ardından onaylamaz bir ses çıkardı. "Savaşarak ölmeyi tercih ederim." Miğferini takıp pozisyon aldı. Bana meydan okuyan bu aptal ölümlünün işini hızlıca bitirmek lazımdı. Miğferimi taktım. Öne atıldım.
Hızlı bir hamleyle atladı, arkamda durdu. O anda kesilen aşil tendonumdan akan ikoru* hissettim. Sinirle üstüne atıldım. Çocukla çarpıştık. Beni geri itti. Kılıcım bir türlü çocuğa isabet etmiyordu. Öfkeden nefessiz kaldım. Arkaya çekildim, ölümlü beni püskürtüyordu. O an kaçabilmek için asıl formuma döndüm, çocuğun gözleri ışıkla kamaştı. Ellerini gözlerine siper eden çocuktan uzaklaştım.
Sadağımdan bir altın ok aldım. Kalkansız oğlana doğrulttum. Çocuk yan kaydı, ok daha hızlıydı. Ok kalbi yerine omuz birleşimine isabet etti. Üstüme doğru koşan genç adama tekrar nişan aldım. Bu sefer ok kalbine isabet etti. Dizlerinin üstüne düşen oğlanın miğferini çıkarttım, son kez yüzüne bakmak istiyordum. Yakışıklı suratı ter damlalarıyla bezenmişti. Ağzının kenarından ip gibi kan akarken yüzüme sırıttı.
"Sen mert bir tanrı değilsin."
Hala aklıma geldikçe öfkeleniyordum. Yanımdaki sütuna öfkeyle bir yumruk attım. Az kalsın bir ölümlü tarafından öldürülüyordum. Serenes'in silahdaşı tarafından. Çocuğun yüzü ise devamlı aklıma geliyordu. Yakışıklı suratına yapışmış çekici, iğneleyici gülümseme ile yüzüme bakıyordu. "Sen mert bir tanrı değilsin."
Hyakintos ölürken miğferini çıkartıp oğlanı kollarım arasına almıştım. Aynı gülümseme ile bana bakmıştı. "Sen ötekilerden farklısın."
Evet ,belki de daha aşağılıktım.
Okla öldürdüğüm o ölümlü çocuk gece gündüz aklımdaydı. Aşık mı olmuştum? Hayır, sadece bir ölümlünün az kalsın beni öldürecek olması sinirimi bozmuştu. Sıradan bir ölümlünün bu denli hızlı dövüşmesi normal değildi.
Serenes çarpışan orduyu arkasında bırakıp olduğumuz mağaraya tırmandı. Girdiğinde genç adamın kenara atılmış cesedine baktı. Miğferini çıkarttı. Çocuğun yanına çöküp ölü başını elleri arasına aldı. Gözleri dolmuş halde bana döndü, öfkeyle gülümsüyordu.
"Adil dövüşmemişsin. Seni yeniyordu çünkü, değil mi?
Öfkeyle lanetli kılıcı yerde, oğlanın başında oturan kadına savurdum. Kılıç zırhını delip aşağı indi. Kadın inledi. Ayağa kalktı. "Seni öldüreceğim. Sadece şimdi değil Apollon."
Acıyla tısladı. "Bir av hayvanı gibi okla vurmaktan başka çözüm bulamadığın silah arkadaşımı gemiye taşımalıyım." Çocuğun suratına baktım. Huzurlu bir ifade ile gözleri kapanmıştı, gülümseme hala yüzündeydi. Bir ceset için fazla huzurluydu.
Serenes yaralı omzuna inleyerek ölü oğlanı aldı. Yavaşça tepeden aşağı indi. Arkasından bakakaldım. Lanetli kılıcı kenara fırlattım.
Kollarımı kavuşturup aşağıda kıvranan Serenes'i izlerken hırsım bir türlü geçmek bilmedi. Venüs rahat vermeden ceset gibi katı kesilmiş yarı tanrının başına çöküyordu. Bitene kadar hırsımı çıkarmak isteyerek izledim. Venüs işini bitirip gittiğinde yorgun yarı tanrı doğruldu, sendeleyerek kırmızı kızın yanına gitti. Kızın gözleri açıktı, hareket edemiyordu. sadece ağlayabiliyordu. Serenes çıplak bacak arasından yere kan akarken kızı kucakladı. Kızı nazikçe yatağa yatırdı. Kapıdan topallayarak çıktı, muhafızları uyanmıştı. "Octavian'ı çağırın, çok acil." Dikkatle öne eğildim.
Serenes bir mendille bacaklarından akan kanı temizledi. Saçlarını hızlıca arkada topladı, yere dağılmış yırtık kanlı kıyafetleri yatağın altına fırlattı. Gözlerindeki yaşları sildi.
Kimsenin bilmesini istemiyor.
Octavian acele ile içeri girdiğinde Serenes ölmekte olan sevgilisinin yanı başına oturdu. Kızın ipini kopartmıştım, Serenes bundan bihaberdi. Birkaç güne ölüm şarabından içecek sevgilisinin başında durması çok acınasıydı. Serenes'in haline güldüm. O esnada içeriye saray kahini girdi. Adamın alçak sesin duydum: "Bugün, yeni kehanet indi efendim."
"Getir."
Hareketsiz yatan kızın elini tuttu.
Kahkaham odada yankılandı. Odadan çıkarken mermer kapı arkamdan kapandı.
ikor*: ölümsüzlerin altın rengi dolaşım sıvısı, kanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Ficción históricaSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...