SERENES
Şaşkın Valeria ile dışarı çıktık. Kız hala benim aslen hakkında konuşup meraklandığı "Kraliçe Serenes" oluşuma inanamıyor gibiydi. İçeri gitmek üzere olan ölü muhafızı durdurdum. Belki asıl çıkıştan çıkmak daha mantıklıydı, lakin çıkışın yüzeyde nerede olduğunu bilmediğimiz gerçeği aklımdan uçup gitmişti. Bunu düşündüğüm an muhafızın kolunu bıraktım. Adam içeri giderken ölü sarayın oturduğu tepeden aşağı inmeye başladık.
"Ignicia ile istediğin gibi konuşabildin mi?"
Valeria çekingence başını salladı. Luiziano olduğum zamanki gibi yakın olmasını tercih ederdim ama bunu ona söylemedim. Kızın benden uzak durması çok daha iyiydi.
Yol boyunca inerken hiç konuşmadık. Ben tekrar kraliçe olduğumda kız da tekrar çekingen köle olmuştu. Luiziano olduğum zamanda kızın diğer tarafını da görebilmek kızın karakterini gözümde daha da derinleştirmişti.
Bu denli sessiz oluşu iyiydi, yorulmaksızın peşimden gelebilen nadir insanlardandı. En sonunda kıza acıyıp mola vermeyi teklif ettim. Olduğumuz yerdeki ölü otların üzerine çöktük.
Charon neyse ki geri dönüş için ücret almıyordu. Pluto'dan rica ettiğimde öğrendiğim bu kuralla içime su serpilmişti. Binmek istemeyen Valeria kayığın önünde dikiliyordu. Binmesi için emir verip acı çektirmek istemiyordum, kıyıda öylece dikildim. En sonunda acıyarak tereddütle kızı yavaşça kucağıma aldım. Kız korkudan ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Girmek istemeyerek kucağımda debeleniyordu. Yüzüne baktım. "Sakin ol. İyi olacak. Tamam mı?" Kız gözlerime baktı. Üst dudağı seğiriyordu. Korkulu haline rağmen kendini bana bıraktı. Boynuma sarıldı, sandala bakmamak için kafasını çevirdi. Güvence verir gibi bacaklarını tuttuğum kolumu bedenine daha sıkı kenetledim.
Girdiğimiz deliği bulamayacağımdan korkarken aynı noktaya varmıştık. Kıza ayağını koyması için elimi siper ettim. "Önden siz, kraliçem." Sinirle kıza baktım. "Önden ben çıkarsam sen nasıl geleceksin? Daha kendini kaldıramıyorsun." Kız utançla kızardı. Razı gelip elime bastı, girişe tırmandı.
Son kez arkamdaki ölü diyara döndüm, uzunca bir süre buraya ayak basmamayı umarak tırmanmaya başladım.
Giriş yine eskisi gibi küçük, dar ve zifiri karanlıktı. Damlayan suyun sesi mağarada yankılanıyordu. "Elini ver." Kız elini uzattığında eli kazara kadınlığıma değdi. Geri çekilip elini elimin içine aldım.
Sıcak el utangaçtı. Kızın elini sıkıca kavradım ve eğilip önden yürüdüm. En sonunda tünel tekrar genişlemeye başladı. Sonuna kadar yürüdük, uzaktan kayalıkları döven dalgaların sesini duyabiliyordum. Mağaranın geniş ağzına vardığımızda gece olmuştu, zamanında çıkmıştık. Gece soğuk, dalgalar bu gece hırçındı. Mağaranın ıslanmış iç duvarlarına baktım. Nasıl ineceğimizi düşünüyordum.
Tek bir el kayması ve aşağıdaki dalgalar cesedimizi yutar.
Kızın elini bıraktım. Eğildim. Mağaranın girişindeki çıkıntıya elimi yerleştirdim.
Kız buradan inemez.
İç çektim. Tekrar mağaraya tırmandım. "Sırtıma tutunabilir misin?"
Yarım saatlik bir uğraştan sonra kız arkadan bacaklarını beline dolamıştı. Düşmekten korkarak boynumu sıkıyordu. Zorla nefes alıyordum ama uyarı ile kollarını gevşetmeyeceği gerçeği beni bunu kıza söylemekten vazgeçirdi.
Elimi taştaki boşluğa koydum. İnerken ayağımı sabitleyecekken ıslak kayalıktan ayağım kaydı. Kayaya çivili elimi ani bir hareketle sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...