SERENES
Çadırdan çıktım. Karanlık ormanda suratı bembeyaz kesilmiş halde bana bakan Valeria'ya doğru sendeledim. "Gidelim."
Kız peşimden sessizce gelirken yere yığılmamak için çok zor duruyordum. Ağzımda zehirli sözlerin tadı kalmıştı. Yaşam enerjimin eskiye kıyasla daha hafif olduğunu hissediyordum. Ölümsüz kadın ruhumdan pay yemişti.
İnsanların yoğun olduğu pazar alanına kadar yürüdük, bitkindim. Peşimden sürüklediğim kıza üzülsem de Valeria'yı peşimde getirmem tahmin ettiğim gibi işime yaramıştı. Kehanetteki, Valeria'ydı. Yanımda hayat garantim ile yürüdüğümde kaçan cehennem tazısı bunun kanıtıydı. Kehanette Valeria'nın ölümünü göreceğim söyleniyordu. Bu demekti ki, Valeria ölene kadar ölümsüzdüm. Bunu sonuna kadar kullanacaktım. Arkamda yürüyen nefes nefese kalmış bu esmer kızın ölümsüzler evreni için bu denli önemli olması garipti.
Yol kenarında durmuş arabacıyı gördüm. Samanla dolu at arabası saraya çıkış için iyi bir yoldu. Arkamdan gelen Valeria'yı kendime çektim. Sesimi değiştirdim. "Beyefendi, bakın. Saray kaçağı buldum." Valeria'nın pelerin başlığını açtım, kız korkmuş gözlerle yüzüme bakıyordu. Çenesini tutup boynundaki dev SPQR yazısını açığa çıkarttım. Adam hayretle baktı. "Bizi saraya kadar götürürsen aldığım altının yarısını sana veririm."
Saman dolu arabada saman yığınının üstüne kurulu, gökyüzünü izlerken araba saray yokuşunu çıkıyordu. Yanımda sessizce oturan kız yol boyunca hiç konuşmamıştı. Sorunun ne olduğunu sormak istesem de sustum, uğraşacak gücüm yoktu.
İlk başta karakteri ve hikayesi ile ilgimi çeken bu köle kıza kehanetle bağıntısını fark ettiğimden beri yakın hissedemiyordum. Ama nafileydi. Zamanın gücü tanrıların sınırlarını dahi aşardı, ve kehanetler eninde sonunda gerçekleşirdi. Bu konuda özgür iradem olmayışı can sıkıcıydı. Ve ben, sanki işe yarayacakmış gibi kehanetin akışına ters yönde kulaç atıyordum.
Yanımda boynunu eğmiş yere bakan kıza baktım. Kızdan kaçsam da eninde sonunda kızla birlikte olacaktım. Kehanet konuşmuştu. Kızın neyinin ilgimi çekeceğini merak ederek tekrar gökyüzüne döndüm. Zaman bilinmezliklerle doluydu.
Sarayda indiğimizde arabacıya 5 dinar verdim. Adam sırıtıp iyi akşamlar diledi. Merdivenleri aceleyle çıktım, pelerinimin başlığını açtım. Austin'i odama çağırmasını muhafıza söyledikten sonra odanın ortasında durdum. Yavaşça gömleğin yakasını sıyırdım.
Yara gitmişti.
Yine de kadının benden daha fazlasını alıp götürdüğünü düşünüyordum. Belinde ruhlarla şıngırdayan oval taşları düşündüm.
Austin odaya girdi. "Talim yapabileceğim birilerini buldunuz mu?" Endişeyle yüzüme baktı. Gözleri omzuma takıldı. "Umarım bu yaptığına değer, Serenes." Önemi yoktu. "Buldum. Uzak diyardan gelen siyahi bir su dansçısı. Adı Daario. Zamanında suikastçilik ile uğraşmış, kartal çevikliğinde bir adam."
Sandaletleri bağlarken cevapladım: "Güzel."
Ayırılmış özel talim mahzenine indim. Adam gölge olarak, kenardaki duvara yaslı bekliyordu. "Daario."
"İmparatoriçe. Sizinle tanışmak büyük şeref."
Yorgunluktan yıkılmamak için kendimi tutarak cevapladım. "Bakalım namınıza yaraşır bir dövüşçü müsünüz." Kılıcımı çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'nın Kanı (GXG)
Historical FictionSavaş sonucu Roma'ya esir alınan Nouvilleya, açık arttırmasında imparatoriçenin dikkatini çeker. Saraya seks kölesi olarak alınır ve ismi Valeria olarak değiştirilir. Bu esnada acımasızlığı ile tanınan İmparatoriçe Serenes'in fetihler ve lanetli b...