15-İTAATSİZ

464 37 9
                                    

ALBA


      Kızlarımla birlikte atriuma çıktım. Oğullarım arkadan geliyordu. Kızlarım kadehleri şaraplarla doldururken oğullarım ana yemekleri diğer kölelerle birlikte masalara yerleştiriyordu. 

Serenes bu aralar çok gergindi, sorun çıkmaması için tanrılara dualar ediyordum. Bir çocuğuma daha zarar gelmesini istemiyordum. Ve yeni Mısırlı kızlardan sakladığım şeyler vardı. 

Bir kısmı bu gece senatör ve soylulara hediye edilecekti. Açıklama yapacak gücü kendimde bulamadığımdan kızlara konuyu açmamıştım, vicdan azabı ise katlanılacak gibi değildi.

     Kenarda rica edilen herhangi bir şey olursa diye ayakta beklemeye başladım. Serenes ortadaki mor örtülü yatakta sağ koluna dayanmış, getirilen yemeklere düşünceli düşünceli bakıyordu. Yüzü solgundu. Omuz yarasının kötüye gitmediğini umuyordum. Başını kaldırdığında göz göze geldik. Yorgunca gülümsedi "Alba, nasılsınız?" 

"İyiyim Serenes kızım. Sen nasılsın?" Hafif sitemle cevapladı: "Gördüğünüz üzere çok sağlıklı ve iyiyim." Kimsenin yarasından haberdar olmaması gerektiği için cevap veremedim. Anlar gibi baktı ve devam etti: "Kızlarınız bu gece çok güzel hazırlanmış, yanıma oturmak ister misiniz?" Nezaketle reddettim. "Lütfen Alba, yemek yemediniz. Soframa buyurun." Kolumdan tutup nazikçe yanına oturttu. 

Sol kolunu neredeyse hiç kullanmadığını fark ettim. Kızın durumu beni çok üzüyordu.

 Saray bahçesinde minik ayaklarıyla koştuğu günleri hatırlıyordum. Şimdi hükümdar olmuş beni yanına oturtuyordu.

     Önümdeki dolgulu av kuşuna baktım. "Austin nerede?" Serenes iyice uzanıp uzunca soluk verdi. "Bilemiyorum Alba. Şu ana kadar gelmiş olmalıydı." Tuvalete gitmek üzere kalkan bir soylu önümüzde durdu. Kraliçenin önünde eğildi. "Kraliçem, nezaketsizliğimi bağışlayın, yanınızdaki güzel hanım anneniz midir?" Serenes bana muzipçe gülümsedi: "Annem gibidir. Bu güzel bayanın elinde büyüdüm." Kafasını omzuma yasladı. Bu güzel kalpli çocuğu kızlarıma acımasız olarak tanıtmak canımı yakıyordu, oynadığımız rol buydu.

 Serenes acımasız hükümdarı, bense çocuklarımın yakınmalarını Serenes'i kötüleyerek dinleyen anneyi oynuyorduk.

 Ne kadar iyi kalpliliğine gözlerim kapalı inansam da Serenes bazenleri aşırı vahşi kararlarıyla beni hayrete düşürmekten geri durmazdı. Hep benim için anlaşılması zor bir çocuk olmuştu.

 Soylu reverans yapıp önümüzden ayrıldı. Serenes kulağıma fısıldadı: "Duygusal desteğe, anneye hiç duymadığım kadar ihtiyaç duyuyorum sevgili Alba. Bu gece bitimi odama gelebilir misiniz?"

 İşlerin ne kadar ciddi olduğunu o an anladım. Serenes bu konularda yabanıl hayvanlara benzerdi. Sadece ölecek kadar kanadığında, sadece çok yaralı olduğunda bana böyle çaresizce yanaşırdı. 

Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak kulağına fısıldadım: "Tabii Serenes. Ne zaman istersen. Ve dediğin doğruydu, ben senin annen gibiyim. Bana ne olursa olsun gelebilmen gerekir."

 Gözlerime baktı. Suratında garip yanan ateşi gördüm, gözleri tuhaf bir bakışla sarılmıştı. "O zaman birazdan yapacağım şey için lütfen beni suçlamayın." Tereddüt ettim. "Seni asla suçlamadım kızım. O olay olduğu gece bile ben senin arkandaydım." Serenes başını salladı.

 Austin'in bu tarafa geldiğini görünce izin isteyip kalktım. Austin beni gördüğünde başı ile selamlayıp kraliçenin yanına oturdu.

 O an kızlarımı kontrol etmek için atriumu arşınlamaya karar verdim. Valeria şarap doldururken senatörlerden birine gülümsüyordu. Marwa boş tabakları cilveyle salınarak mutfağa götürüyordu. Lorena senatörlerden birinin yanına çekingence tünemişti. Donna soylu bir erkeğin kucağına oturmuş, bukleleriyle oynuyordu. Gözlerim diğerlerini aradı. 

Soylu erkeklerden birininin eli Jason'ın geniş bağrını boydan boya okşarken Jason adamı pür dikkat dinliyordu. Köşedeki şiltede Leo, bir erkeğe şarkı söylemekle meşguldü. Gece gürültülü bir hal almıştı, Serenes'in ne yapacağını kestiremeden gecenin bitmesi için tanrılara yalvarıyordum. İçimde berbat bir his büyümeye başlamıştı.

 Geniş salon tütsü ve yemek kokularıyla sarılmıştı, sesler kulak zarımda yankılanıyordu, başım zonkluyordu. O esnada küçük bir çığlık duyuldu. Müzisyenler sustu.


 Şişman senatör Augmentin, Valeria'yı tutmuş zorla kucağına oturtmaya çalışıyordu. Valeria ise oturmamak için çabalıyordu. Kıza ne denli tembihte bulunursam bulunayım Valeria itaatsizlik etmeye devam ediyordu. 

Tanrılar, lütfen Valeria'ma yardım edin.

 Kız için korkmaya başlamıştım. Kalbim ağzımda atıyordu. Koşar adımlarla çığlığın geldiği yöne doğru yürüyordum.

 O esnada sert bir tokat sesi atriumu doldurdu. 

Soylu, kızın narin yüzüne hırsla vurmuştu. Valeria'nın patlayan dudağından akan kanı ve isteksizce boyun eğişini izledim. Sadece ağlamak istiyordum. Korkuyla Serenes'e döndüm.

 Serenes boş, duygusuz gözlerle elindeki kadehi havada daireler çizecek şekilde sallıyordu.

 "Senatör saygıdeğer Augmentin, ne hakla benim kölelerimden birine vurursunuz, sorabilir miyim?" Senatör kıpkırmızı suratıyla Serenes'e döndü: "Affedin saygıdeğer kraliçe. Bu gece bu kölenizi ödünç alabilir miyim?" 

Serenes kadehe bakarak umursamazca konuştu: "Bilmem, alabilir misiniz?"

 Tekrardan Valeria'ya döndü. "Valeria, bu beyefendi ile birlikte olmak istiyor musun?" Kızın suratı bembeyaz kesilmişti. Soruyu anlamaksızın korkuyla kraliçenin suratına bakıyordu. 

Serenes soruyu Mısırca tekrarladı. "Dürüst ol Valeria."

 Valeria yarı fısıldar şekilde cevap verdi: "Hayır."

 Serenes şimdi kıza bakıyordu. "Hayır, efendim." diye kızı düzeltti. 

 Valeria'nın kalkıp inen göğsü şimdi bariz şekilde seçiliyordu. "H-hayır, efendim."

 Serenes tekrar kadehe baktı: "Şimdi adama dön ve Latince söyle." Valeria korkuyla senatöre döndü. "Hayır." 

Adam kraliçenin yüzüne tiksinti ile bakarak kızı bıraktı. Valeria hızla kalkıp mutfağa gitti. Kraliçe şimdi gülüyordu. 

Bu gülüşü biliyordum. 

Beynimden vurulmuşa döndüm.

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin