33

218 31 0
                                    

VALERIA


Kütüphanede yerime kurulmuştum. Roma tarihi her okuduğum kitapla daha ilgi çekici hal alıyordu. Bu dev imparatorluğun doğduktan kaç yüzyıl sonra öleceğini merak ediyordum. Ama ne denli okursam okuyayım, aklım sadece Serenes'in odasına giden Ignicia'daydı. Keyifsizdim. En sonunda teslim olup kitabı yerine koydum, kütüphaneden çıktım ve hizmetli odasına yollandım.

Odaya girdiğimde Ignicia odadaydı, şiltesine uzanmıştı. Kızın boynu morluk ve kızarıklıklarla doluydu. Demek kraliçe ile birlikte olmuşlardı. İçten içe daha kötü hissettim. Sırtımı kamburlaştırdım. Odaya girmek istemiyordum. Yine de girdim. Ignicia yüzüme bakmadan konuştu: "Boşuna üzülüyorsun, kraliçe en sonunda senin olacak. Kehanetler bile bunu söylüyor. Şu an benimle sadece oynuyor." Yumruklarımı sıktım. "Ne demek istiyorsun?"

Kız yüzüme döndü. Ağlıyordu. Sadece gülümsedi. "Görürsün, sevimli Valeria."

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sadece odadan çıktım. Ignicia'nın dediği aklımda dönüp duruyordu. Parçaları birleştirememek beni delirtiyordu. Kraliçe bana mı aşıktı? Nasıl olurdu?  Ignicia ile kavga mı etmişlerdi?

Mutfakta tatlı pişiriliyordu. Alt tabanı bisküvilerin ezilmesiyle yapılan, tuzsuz peynir ve krema ile bisküvi tabanının üstü doldurulan ve en üste marmelat dökülen özel bir Roma tatlısıydı. Şişman aşçıbaşına yardım etmek belki de bir süre kafamı toparlamama yardım ederdi. Kalıplara dökülen bisküvi tabanının sıkıştırılmasına yardım ettim. Üç yuvarlak tepsinin tabanını düzleştirdim, krema dökülürken yapılışını izledim. Marmelat karıştırılırken mutfakta dolandım.

En sonunda dayanamayıp odaya geri döndüm. Latince çalışabilmek için not defterimi odadan alacakken Mektup yazan Ignicia'yı gördüm. Ses çıkarmadan defteri alıp odadan çıktım. Ne mektubu yazıyordu hala meraktaydım. 

Kütüphanede kafamı Latince'ye gömdüm. Bu şekilde bir nebze de olsa düşüncelerden arınmıştım. Yemek çanını duyduğumda kalktım. Defteri kolumun altına sıkıştırıp yemek salonuna gittim. Yemekte, bugün yapılan tatlıyı sunmuşlardı. Tadı enfesti, kremalı üst ağızda dağılıyordu. Badem ve fındıklı bisküvi katmanı kremasıyla muhteşem bir tat şöleni oluşturuyordu. Burada yediğim favori tatlım oluvermişti. Tek bir dilim olmasına üzüldüm. 

Akşam bulaşıkları bendeydi, işim bittiğinde yorgunluktan ölüyordum. Hemen uyuyup bu acı verici günden kurtulmak istedim. Kraliçe üzerine düşündükçe daha da batıyordum. 

Koridorlardan geçerken gerçeküstü pembe saçlı bir kadın yanımdan geçti. Kadın iki metreydi. Bana dönüp konuştuğunda yoğun gül kokusu burnuma doldu. Başım dönmeye başlamıştı. "Bakar mısın canım, Ignicia nerede acaba?" "Kraliçe yanına çağırıyor da." Üzüntüyle koridorun sonundaki hizmetli odasını tarif ettim. Kadına cevap vermek istememiştim, cevabı ağzımdan söküp almıştı. Kendi ağzımı tutamamıştım, çok garipti. Dev kadın salına salına hizmetli odasına giderken söylediğime pişman olmuştum. İçimde berbat bir his vardı. Yine de Ignicia'nın yanına gitmek istemiyordum. 

Neredeyse herkesin oturduğu atriuma yollandım. Kalabalık atriuma girdiğimde içimdeki kötü his büyümüştü. Burası normalde olduğundan farksızdı. Birbiriyle sohbet eden insanlar, müzik yapan müzisyenler. 

Ama aslında hiçbir şey normal olmamalıydı. Pembe saçlı kadın kesinlikle insan değildi.

 Kötü bir ruh olabilirdi, Ignicia ile işi neydi? Bir tarafım kızın ölmesini istedi. Ignicia'ya zarar gelmesini isteyen tarafıma sinirlendim. Aceleci adımlarla geri yatak odasına yürümeye başladım. 

Ignicia'ya olan bakış açım zamanla değişmişti. İlk başta sadece saldırgan, dengesiz bir köle olarak gördüğüm Ignicia bundan fazlasıydı. Sadece, umutsuzca Serenes'in sevgisini istiyordu. Eski Serenes'i , sevgilisini özlüyordu. Sahip olduğu şey için savaşıyordu. Ve ne kadar elinden kayıp gidiyor gibi hissettirse de, sonuna kadar sevdiğini tutuyordu. Umutsuzluğuna rağmen savaşmasıyla beni etkiliyordu. Koridorları hızlıca geçerken, Ignicia'nın aslında ne kadar cesur olduğunu yeni yeni fark ediyordum. Serenes gibi, sonuna kadar savaşıyordu. İmparatoriçe ile birlikte olmayı hak eden birisi varsa, o da Ignicia'ydı. 

 Bir şey olmamasını umarak odaya daldım. Odada kimse yoktu. Balkondan gelen konuşma seslerini duydum. Yavaşça, ses çıkarmayarak gidip kenardaki şiltenin önüne durdum, duvara yaslandım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Mide bulantım dayanılacak gibi değildi. Görebilmek için hafifçe başımı uzattım.

 Kadın Ignicia'yı tırabzanlarla arasına almıştı. Kızın üstüne eğilmiş konuşuyordu. "Sadece küçük bir iyilik daha, şekerim. Söz veriyorum, Apollon'la konuşup kehaneti senin leyhine çevirtirim. Küçük çocuk beni dinler." Ignicia kadına nefretle bakıyordu. "Ah tatlı Venüs, buna kanacağıma inanıp buraya kadar geldiysen senden salağı yok demektir. Tatlı tatlı konuşmanla beni etkileyeceğini sanıyorsun bir de. Midemi bulandırıyorsun."

 Kadın Ignicia'yı boğazından sıkıp göz hizasına kaldırdı.

 "Terbiyesiz. Sevgiline o denli benziyorsun ki. En büyük günahın sevgilini kendine saklamak isteyişin. Bu yüzden çok acı çekiyorsun. Onunki ise sevdiği şeye zarar gelmesine izin vermeyişi. Sen kendi kendine zarar verirken seni senden koruyor. Hah, ne tatlı bir çiftsiniz siz böyle. Birbirinizi tamamlıyorsunuz değil mi?" Ignicia nefessiz kalmıştı, gözleri hafifçe yukarı kaydı. Kadının uzun kolundan yüzüne erişemiyordu. Ignicia'yı korumalıydım. Ölecekti. Şiltesinde kenardaki hançerini hatırladım. Hançeri yastığın altından aldım. Yavaşça yaklaştım. Ve kadına arkadan sapladım. 

Hançer kadının içinden geçti. Kadın bana dönerken Ignicia'yı yere bıraktı. Yere devrilen Ignicia boğazını tutup zorla nefes aldı. "Ölümsüzlerde- öhğ işe yaramaz..." Kadın beni itti. Yere devrildiğimde elime bastı. Acıyla inledim. "Kimmiş bu? A bakın, geçen gece bana kraliçenin aşkı için umutsuzca dua eden platonik aşıkmış." Kahkaha attı. "Ve şimdi de aranızdaki tek engeli kaldıran beni bıçaklamaya çalışıyorsun. Duanı gerçekleştiriyorum, kızım." Karnıma bir tekme savurdu. Yana büküldüm, kustum. Tekrar Ignicia'ya döndü. Ignicia kadın üstüne yürüken bana son kez döndü:

"Valeria. Kaç"

Kadın bir gölgeye dönüştü, Ignicia'nın ağzından içeri aktı. Kızın gözleri arkaya kaçtı. Ignicia tümüyle yere yığıldı. Yerdeki kıza süründüm. "Ignicia! Yardım  edin. Lütfen." Bağırmaya devam ettim. O esnada Ignicia hiçbir şey yokmuş gibi ayaklandı. Dibimdeki hançeri eğilip yerden aldı. "Kes sesini." Başımın arkasına inen küt hançer kabzasıyla yere yığıldım. Görüşüm bulanıklaşırken gördüğüm son şey elinde hançerle odadan çıkan Ignicia'ydı.


Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin