45

157 26 2
                                    

VALERIA

Uyandığımda Luiziano gitmişti. Kenardaki komodine yemek yemem için koyduğu parayı gördüm. Beni almadan gitmişti.


Keyifsizce merdivenleri indim, karnımı doyurmak dışında yapabileceğim bir şey yoktu.

Yaşlı kadın mutfakta içinde kan sucuğu bulunan tabağı ve şarabı önüme koyarken Luiziano'nun gelip gelemeyeceğini düşünmekten kendimi alamadım. Tabaktaki yeni pişmiş sucuklara ve yanındaki mısır ekmeğine baktım. Şarabı Luiziano'nun nerede olduğunu düşünerek yudumladım.

Yemeği bitirip odaya çıktığımda ilk ankinden de endişeli ve huzursuzdum. Ne yapacağımı bilemeyerek odada volta atmaya başladım. Aklımdan bin bir düşünce geçiyordu. Uykunun huzursuzluğumu yatıştırmasını umarak yatağa yattım.

Yatakta dönüp durdum, düşünmekten uyuyamıyordum. En sonunda teslim oldum, tavana bakarak bir süre öylece durdum. 

Akşam iyiden iyiye çökmüştü, Luiziano hala yoktu. 

Gidip aramayı düşünsem nereye bakacağımı bilemiyordum, elim kolum bağlı oturmak zorundaydım. Çaresizlik hissi içimi doldurmuştu.

Luiziano için çok endişeleniyordum.

Akşam geceye döndü, saat 12'yi geçmişti; Luiziano'dan haber yoktu. Öldüğüne kanaat getirmiştim. 

Çaresizce yatağa uzandım, yanımdaki yastığa sarıldım ve uzunca bir süre bu şekilde yattım. Uyumuş olmalıyım ki sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanmış odada uyandım. Hafifçe doğruldum, gözlerimi ovuşturdum. Yanıma baktığımda işte, oradaydı.

 Yanımda uyuyan Luiziano'yu gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Kendimi tutamadım, uyuyan çocuğa arkadan sarıldım. Geçen birkaç saniyenin sonunda ne yaptığımın farkına vardım. Utançla geri yattım. Sabırsızlıkla uyanmasını bekliyordum. 

Bir saat bekledim, hala uyuyordu. Uyandırmak istesem de kıyamadım.  Yatakta bağdaş kurdum, adamın yüzüne bakmaya başladım. Dağılmış siyah saçları yüzüne dökülmüştü. Kemerli kancalı burnu aslında düşünüldüğünde suratına yakışıyordu. Uzun kirpiklerine ve yine uzamaya başlamış sakallarına baktım. Uyurken kaşlarını çatması ilk günden beri garibime gidiyordu. Bir insan sanki devamlı rahatsız edici bir şeyler düşünüyor gibi uyuyamazdı. Adam kıpırdandı, telaşlandım. Hızlıca yataktan atladım. Arkama döndüğümde Luiziano hala uyuyordu, rahat bir nefes aldım.

"Ne oldu?" 

   Uyurken kendini dikizlediğimi fark etmiş miydi merak ediyordum. Ama fark etse kesin dalga geçerdi. "Sana sinirliyim." 

Kan sucuğundan dev bir lokma aldı. "Neden?" Hala ağzı doluyken konuşma huyundan vazgeçmemişti. "Beni bırakıp gittiğin için." Şarabı kafasına dikti. "Ama şimdi buradayım yani sorun olmaması lazım. Değil mi?" Kollarımı kavuşturdum.

 "Ne bulduğunu veya ne yaptığını hala anlatmadın." "Mağara var işte, oradan gireceğiz. Bu kadar." 

İlgisizleşmişti. Daha çok zorlarsam sinirlenmesinden korktuğum için irdelemedim. Önümdeki pastırmayı ılık şarapla mideye indirdim. Kısa bir sessizlikten sonra yine ağzı dolu konuşmaya başladı: "Girişin açılması için tam tamına iki gün var. Etrafta bolca canavar olabilir, benden uzaklaşmayacaksın. Dolunay gökyüzünde, tam tepede yükseldikten dört saat sonra çıkmış olmalıyız. Yoksa giriş kapanır ve gelecek ayki dolunaydan birkaç gün önceye dek aşağıda sıkışırız. " 

Roma'nın Kanı (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin