5. Bölüm: "KAYIP"

22.1K 1.9K 3.6K
                                    

Canlarım selamlar. Yeni bölümle karşınızdayım. Umarım çok seveceğiniz ve okumaktan keyif alacağınız bir bölüm olur. Hepinizi kocaman öpüyorum.

Hikayeye geçmeden önce, oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Yorumlarınızı okumak yazma hevesimi oldukça güçlendiriyor ve bana iyi geliyor. Seviliyorsunuz


❄️ 5. BÖLÜM: "KAYIP" ❄️

Bölüm Şarkısı: Myuu - Metamorphosis


İdil Öztürk ...

Elisa'nın telefonundan yükselen alarm kulak tırmalayıcı bir sesle odada yankılanırken kendime engel olamayarak yüzümü buruştudum. Uykuya o kadar açtım ki gözlerimi bile açmadan yüksek sesle, "Elisa," dedim. "Kapat şunu."

Karşılık bekledim ama Elisa'dan ses seda yoktu. Uykusunun ne kadar ağır olduğuyla ilgili şikayetlerde bulunmak için arkamı dönmüştüm ki yatakta tek başıma olduğumu fark ettim. Elisa'nın alarmı onun tarafında olan komodinde çalmaya devam ederken söylenerek alarmı kapattım ve uyumak için tekrar yorgana sarıldım ancak dakikalar boyunca bir sağa bir sola dönsem de uyku yeniden bedenimi ziyaret etmedi. İstemediğim gerçeklik dünyasına zoraki bir adım atmıştım artık.

Uyuyamayacağımı istemeyerek kabullendikten sonra ayaklarımı sürükleyerek odamdan çıkıp banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradıktan ve dişlerimi fırçaladıktan sonra tekrar odama gidip üstümdeki pijamalardan kurtuldum. Siyah bir tayt ve eflatun rengi bol bir kazak giydikten sonra pofuduk terliklerimi de ayaklarıma geçirdim ve merdivenlere ilerledim.

Salona geldiğimde diğer arkadaşlarımın da orada olduğunu, ellerinde atıştırmalıklarla bilgisayarlarına indirdikleri filmlerden seçim yaptıklarını gördüm. Tek bir kişi dışında herkes oradaydı. "Günaydın," dedim dikkatleri üzerime çekerek. Bir yandan da tekli koltuğa kurulmuştum. "Elisa nerede?"

Atalay ne demek istediğimi anlamamış gibi suratıma baktı. Açık kahve saçları hırçın bukleler halinde dağılmıştı. Üstünde siyah, bol bir sweatshirt vardı ve aynı renk eşofman giyiyordu. Yakışıklı görünmemek için uğraşmadığından adım kadar emin olsam da bir insanın hiç çaba harcamadan böylesine nefes kesici oluşunu aklım almıyordu.

Atalay sorduğum soruya, "Yukarıda değil miydi?" diye cevap vererek yakışıklılığıyla ilgili tatlı hülyalardan beni uyandırdı. Duruşum anında dikleşirken daha ciddi bir havaya büründüm.

"Hayır," dedim. "Banyoda da değil. Burada olduğunu düşünmüştüm."

Arkadaşlarım meraklı bakışlarla birbirine bakarken hızla doğrulup yukarı çıktım. Elisa'nın orada olmadığını bilsem de tüm odaları tek tek aradım ve bir yandan yüksek sesle Elisa'nın adını haykırdım ancak hiçbir yerde yoktu.

Tekrar aşağı indiğimde arkadaşlarım da en az benim kadar düşünceli görünüyorlardı. Beren, "Bir yere mi gitti acaba?" diye aptalca bir fikir ortaya attığında öfkeden delirmemek için kendimi zor tuttum. İyi niyetli olabilirdi ancak şu anda delicesine paniklemişken laf kalabalığına tahammül edemezdim.

Kabalıktan uzak ancak oldukça sert bir ses tonuyla, "Bu havada mı?" diye sorusuna cevap verdim. Beren çıkışıma gözlerini kırpıştırarak karşılık verirken bir elimle şakağımı ovuşturdum. "Telefonunu bile almamış yanına. Normalde ne olursa olsun, telefon çekse de çekmese de mutlaka yanında taşır."

"Telefondan ziyade," diyen Yekta kapının önünde ayakkabılığa bakıyordu. Yeşil gözleri panikle ışıldıyordu. "Botlarını bile giymemiş. Bu soğukta, üstelik ayakkabısız nereye gidebilir ki?" Portmantoyu işaret etti. "Baksanıza, montu da burada."

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin