52. BÖLÜM: "YILDIZLARI GÖREMEDİĞİN İÇİN ÜZGÜNÜM"

8.5K 611 351
                                    

Duru Atasoy...

Aras, Vitagen'le ilgili çalışmalarını anlatırken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. İşiyle ilgili öyle hevesliydi ki insan onu dinlerken gülümsemesine engel olamıyordu. Ona baktığımda bilime adanmış bir hayat görüyordum. Ufku o kadar geniş bir adamdı ki sabaha kadar konuşsa onu dinlemekte bir sakınca görmezdim.

Dirseğimi kavrayan bir el hissettiğimde Aras'a odaklanan bakışlarımı çevirdim ve Yekta'nın zümrüt yeşili gözleriyle karşılaştım. Dudaklarına bir gülümseme yerleştirmişti ancak cildi mermer gibi bembeyazdı. Gözleri endişeyle kavruluyordu. Onu böyle görmek tüm sinirlerimin gerilmesine yol açsa da kontrolümü sağlamayı başardım.

"Nerelerdeydin?" dedi Aras. Kibar konuşmasına rağmen Yekta'nın aramıza döndüğünü görmekten duyduğu rahatsızlık aşikârdı.

Yekta omuz silkti. "Tuvalet arıyordum, sonra da sizi kaybettim."

Kendimi role kaptırmaya çalışarak gülümsedim. "Buldun mu bari?"

"İşin kötüsü de bu ya," dedi. "Hiçbir yerde tuvalete rastlayamadım."

Aras dudaklarını büzdü. "Kötü olmuş. İstersen sana-"

"Hiç gerek yok," diye Aras'ın sözünü kesti Yekta. "Biz gidelim artık."

"Daha turu tamamlamamıştık." Aras'ın yüzü gerginlikle kasıldı. "Yarım saat sonra sizi evinize bırakırım."

"Zahmet etme." Yekta'nın olduğundan daha kibar konuşması yüreğime ekilen huzursuzluk tohumunun çiçek açmasına neden oldu. Bu adama neler oluyordu? "Biz gideriz. Zaten Duru'nun babasıyla görüşmemiz gerekiyordu."

Bana yan bir bakış attığında zihnimde şimşekler çakmış gibi yüzümü buruşturdum. "Ah, tabii ya!" Aras'a döndüğümde kollarını göğsünün altında birleştirmiş, şüpheci gözlerle bizi izliyordu. "Tamamen aklımdan çıkmış."

"Ben de yeni hatırladım," dedi Yekta. "En iyisi gidelim biz."

Aras bir şey söyleyecekti ki, "Bugünkü tur için çok teşekkür ederim," dedim içtenlikle. "Kafamdaki birçok soru işareti cevaplanmış oldu. İnanın Vitagen'in çalışmalarını takdir etmemek olanaksız."

Samimiyetim dudaklarının hafifçe yukarı kıvrılmasına neden oldu. "Karar almanda yardımcı olabildiysem ne mutlu bana."

Gülümsedim. "Oldunuz. Yurt dışından döndüğünüzde abimle birlikte kararımı size bildireceğim."

"Onu ezmek istemiyorsun, değil mi?"

"Asla. O benim kardeşim. Eminim aynı şeyi siz de yapardınız."

Derin bir nefes aldı. "Haklısın. İnsanın kardeşi için yapamayacağı şey yok."

Birlikte tesisin dışına çıkıp otoparka doğru ilerledik. Tesis ormanın içinde olduğu için dışarı çıkar çıkmaz doğanın büyüleyici kokusu burnuma dolmuştu. Dışarı çıkana kadar Yekta tek başımıza dönmemizin sorun olmayacağını söylemiş, Aras ise burada araç olmadan bir yerden bir yere gitmenin zorluğundan bahsetmişti. Günün sonunda Aras kazanınca Yekta'nın yüzüne yansıyan mutsuzluk eşsizdi.

Bahçedeki otoparka gelip Aras'ın aracının önünde durduğumuzda bir adamın Aras'a seslendiğini işittik. Beyaz önlük giymiş bu adam kan ter içindeydi ve ürkek bakışları Yekta ile Aras arasında mekik dokuyordu.

Aras'ın kaşları çatılırken, "Hemen geliyorum," dedi. Yanımızdan ayrılır ayrılmaz neler olduğunu sormak için Yekta'ya döndüm ama kaskatı kesilmiş bedeni korkuyla solumama neden oldu.

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin