42. Bölüm: "DENEY 208"

12K 861 943
                                    

Satır aralarına bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın. İnanın çok mutlu oluyorum.

İyi okumalar dilerim 🤍

İyi okumalar dilerim 🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İdil Öztürk ...

Öncelikle aşklarını tazelemek için tam da bu zamanı seçen Elisa ve Çınar'dan, sonrasındaysa her gece dönüşmek zorunda oldukları için Duru ve Yekta'dan ölesiye nefret ediyordum.

Atalay'la baş başa akşam yemeği yer, çatalımın ucuyla bezelyeyle oynarken mutfakta uğursuz ve son derece garip bir sessizlik vardı. Sanki aldığımız nefes bile hoparlörden yükseliyormuş gibi kulaklarımın çınlamasına neden oluyordu.

Sessizlik sürerken Atalay'a bakmamak için her ne kadar dirensem de kendimi arada ona kaçamak bakışlar atmaktan alamıyordum. Sanki altımdaki sandalye milyonlarca dikenden yapılmış da en ufacık bir hareketimde etimi kanatacaklarmış gibi kaskatı kesilmiştim, hareket etmekten çekiniyordum ancak Atalay oldukça rahat görünerek sinirlerimi bozmaktan geri durmuyordu.

Ona baktığımda saf bir nefretle dolu olmak isterdim. Böylesi işimi kesinlikle oldukça kolaylaştırırdı ama mermer gibi oyulmuş kusursuz bedenine her baktığımda midemdeki kelebek sürüsünün oradan oraya dolaşmasına engel olamıyor, ela gözlerindeki ışıltıda kaybolmadan ve beni nasıl sarıp sarmaladığını düşünmeden edemiyordum.

Atalay aniden başını kaldırıp keskin gözlerini benimkilere sabitleyene kadar ona aptal aptal baktığımı fark bile etmemiştim.

Yanaklarım ısınırken başımı tekrar tabağıma, çatalımın ucuyla uğraşmamdan ezilmiş bezelyeye çevirdim. Atalay derin bir nefes aldı. Zihninden bir şeyler geçtiğini gösteren ama ne olduğunu asla bilemediğim bir ses çıkardı.

Bir şey söylemesini bekledim ama konuşmak için herhangi bir şey yapmayınca bir hışım oradan kalkıp tabağımı tezgâha bıraktım.

Atalay'ın kırgınlığını anlıyordum. Yaşananlara onun açısından baktığımda hak da veriyordum. Neticede eski de olsa uzun bir süre güvendiği sevgilisinin ve arkadaşının ihanetine uğramıştı. Üzerine benim de ona yalan söylediğimi öğrenmesi alınganlığına son derece mantıklı bir zemin oluşturuyordu.

Ancak günün sonunda baktığımızda benim de haksız olduğum pek nokta yoktu. İlk başta o ikisinin ilişkisi olabileceğini düşünmüştüm ama bu yalnızca basit bir şüpheydi ve kanıtım olmadan kimseyi böyle bir şeyle yargılayamazdım. Sonrasında Yekta'nın ısırılışı, Atalay'ın yaralanması da her şeyin kötüye gitmesine neden olmuştu. Yaşananları açıklayacak ortamımız olmamıştı bile.

Oysa şimdi Atalay sanki ona ihanet eden benmişim gibi davranıyordu. Üstüne üstlük her bir hareketinden onun ayağına gitmemi, af dilememi istediğini anlayabiliyordum ancak işler kesinlikle onun arzuladığı şekilde ilerlemeyecekti.

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin