40. Bölüm: "ÖLÜM SOKAĞI"

17K 1.1K 1.9K
                                    

Bu bölüm benim için yazması çok zor ve oldukça uzun bir bölüm oldu. Umarım keyifle okursunuz 🤍

Satır aralarına oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın. Sizlerin desteğiyle daha hızlı bölüm yazıyorum 🤍

Bu arada biraz rahatsızım, o yüzden bölümü istediğim gibi dikkatli düzenleyememiş olabilirim, haberiniz olsun 🥹🤍

BÖLÜM 40: "ÖLÜM SOKAĞI"

BÖLÜM 40: "ÖLÜM SOKAĞI"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Duru Atasoy ...

Elisa gözlerinden hırçın alevler saçarak abime olan öfkesini kustuğunda dirseğimden tutup beni oradan uzaklaştıran Yekta'ya minnettardım çünkü dün gece başardığım küçük hedeflerden sonra keyfimin kaçmasına pek istekli olduğum söylenemezdi.

Dün gecenin anıları zihnimde parça parça beliriyordu. Yaşanan hiçbir şeyi eksiksiz anımsayamıyordum. Sanki zihnim nasıl bir canavara dönüştüğümle baş edemiyor gibi, anıların çoğunu bir kafese tıkıyor, o kafesi de uzayın derinliklerine gönderiyordu. Aklımda kalanlar genelde yaşananlar değil, yoğun duygu dizileri oluyordu fakat o birkaç saniyelik zamanı unutmam mümkün değildi.

Dün gece dönüştükten sonra içimdeki yakıcı öfkenin fısıltısı her zamanki gibi zihnimin içinde kol gezmişti. Parmaklıklara saldırmam, her yeri yok etmek için mutlak bir çaba göstermem gerektiğini diretiyordu.

Ancak ona karşı koymuştum. Evet, belki bir süreliğineydi ama kendime karşı koymayı başarmıştım.

Kendime geldikten sonra düşündüğüm ilk şey bunu Yekta'ya anlatmak olmuştu.

Şimdiyse, abimle kız arkadaşının arasında soğuk rüzgarların estiğini bilmeme rağmen mutluluğuma gölge düşüremiyordum. Ellerimi arkamda birleştirmiş seke seke önden giderken bir an duraksayıp beni geriden takip eden Yekta'ya baktım.

"Sence fazla mı bencilim?"

Kaşları hafifçe çatılır gibi oldu. "Neden bencil olacakmışsın ki?"

"Ne bileyim," dedim omuz silkip yürümeye devam ederken. "Abim ve Elisa'nın arasında soğuk rüzgârlar esiyor. Atalay ve İdil için de işler pek yolunda değil gibi. Beren ve Serkan desen..." Bir an duraksayıp Yekta'ya baktım. Cümlemin sonunu nasıl getireceğimi bilemiyordum. Sabah eve geldiğimizde Atalay'ın o ikisini diğer eve bıraktığını söylemesi mutlak bir sessizliğe yol açmıştı. İkimiz de nasıl tepki vermemiz gerektiğini bilemez olmuştuk.

Yekta kısa bir duraksamanın ardından konuştu: "Kendin için sevinmen bir başkasının kırgınlığını hissetmediğin anlamına gelmez."

"Belki de." İlerlemeye devam ederken yanıma kadar gelmesi için kasten yavaşladım. "Bu konuda ne hissediyorsun? Beren ve Serkan'ın gitmesi konusunda yani."

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin