51. BÖLÜM: "GERÇEKLER"

5.4K 504 111
                                    

Yekta Arslan ...

Aras karşımızda belirdiğinden beri huzursuzluk ruhumu tüketiyor, içimi kemiriyordu. Öyle gergin hissediyordum ki tek arzum Duru'yu kolundan tutup arkama bakmadan buradan uzaklaşmaktı. İşin kötüsü, tüm bu duygular altında ezilirken beni neyin rahatsız ettiğini bile bilmiyordum. Adama baktığımda gördüğüm tek şey samimi bir gülümsemeydi. Sözleri yumuşak gül bahçelerini andırıyordu.

Ancak çok fazla gül, çok fazla diken demekti.

Aras'ın bahsettiği araştırma merkezine giderken ön koltukta oturmuş deli gibi Çınar'a mesaj atıyordum ancak hiçbirine dönüş alamadım. İyiden iyiye genç adam için endişelenmeye başlamıştım çünkü Çınar kız kardeşi söz konusu olduğunda ne olursa olsun orada bir yerde olurdu. İçimi kaplayan güçlü huzursuzluğa rağmen yüzüme mermerden bir maske yerleştirmeye çalıştım ancak ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı.

Aras beni görmezden gelerek Duru'ya araştırma merkezinde kalmanın iyi yönlerini anlatırken dudaklarımı kemirdim. İçimde daha önce hissetmediğim, yakıcı bir korumacılık içgüdüsü filizleniyordu. Adamın tehlikeli görüntüsü her an tetikte olmama neden oluyordu. Tüm bunların yanında bu adamın Duru'yla iletişime geçmesi sebebini kavrayamadığım şekilde beni rahatsız ediyor, vahşi tarafımı tetikliyordu.

Aras kendini kaptırıp Duru'yu hararetle ikna etmeye çalışırken daha fazla sessiz kalamayıp aralarına girdim. "Yola baksan iyi olur. Kaza yapmanı istemeyiz."

Aras bana bakarken yüzündeki gülümseme sekteye uğradı. Zoraki bir şekilde önüne dönerken, "Haklısın," diye yanıtladı.

Arabada mutlak bir sessizlik peyda olurken Duru'yu laboratuvarında bu kadar istemese söylediğimiz her şeye böyle anlayışla mı yaklaşırdı diye merak etmeden edemedim.

Pencereden dışarı baktım ve akıp geçen, huzur dolu kış manzarasının tadını çıkarmaya çalıştım. Ancak ortamdaki gerilimin tadı öyle keskindi ki paslı bir demiri yalamışım gibi acı bir tat bırakıyordu damağımda.

Yaklaşık birkaç dakika sonra telefonum titrediğinde Çınar'dan bir mesaj geldiğini düşünerek heyecanlandım fakat mesajın sahibi Duru'dan başkası değildi.

Duru: Suratından düşen bin parça. Biraz gülümsemeyi deneyemez misin?

Parmaklarım hızla telefonun tuşları üzerinde dolaştı.

Yekta: Arabanın ortasına kusmadığıma şükretmelisin.

Duru: Böyle bir şey yapmazsın.

Yekta: Beni kışkırtma.

Bir süre ekrana baktım ama Duru cevap yazmadı. Tam cevap vermeyeceğini düşündüğüm anda dikiz aynasından yeniden telefonuna odaklandığını gördüm. Sadece saniyeler sonra telefonuma yeni bir bildirim düştü.

Duru: Bana kızgın mısın?

Yekta: Evet.

Duru: Olmamalısın. Kızacağın bir şey yapmadım.

Yekta: Buna gerçekten inanıyorsan neden sorguluyorsun o zaman?

Duru: Sadece düşüncelerini anlamaya çalışıyorum.

Yekta: Tam olarak neyi anlamaya çalışıyorsun, Duru? Pervasız davranıp bizi tehlikeye attın. Elbette sana öfkeliyim.

Duru: Hey! Benimle gelmek isteyen sendin.

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin