37. Bölüm: "GÜNEŞ BATMADAN"

15.1K 1.2K 1.3K
                                    

Dostlarım selamlar. Sizleri şoktan şoka sürükleyeceğini düşündüğüm bir bölümle geldim.

Satır aralarına bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın. Sizlerden tepki almak yazma hevesimi arttırıyor.

37

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

37. Bölüm: "GÜNEŞ BATMADAN"

♬ Jefferson Airplane-White Rabbit ♬

Atalay Kılıç...

İdil ve Beren şok içinde bana bakarken aklımdan yüzlerce kez geçen tek bir cümle vardı: Atalay'ın yanından çıkıp Serkan'ın koynuna koşarken hiç mi kendinden utanmadın?

Duyduklarım çok açıktı fakat gerçek öylesine ani ve sertçe suratıma çarptı ki söylenenleri bir mantığa oturtamıyor, beynimdeki boşluğu dolduramıyordum. Yüzyıllar gibi geçen saniyelerin sonunda kelimeler tek tek anlam kazandı. Gerçekleri reddetmek ister gibi gözlerimi sımsıkı yumdum fakat tekrar araladığımda her şey aynıydı. Umduğum gibi bir rüyaya hapsolmamıştım. İdil hâlâ tepkilerimi ölçmek ister gibi bana bakıyor, Beren korku içinde titriyor, Serkan'sa yarı baygın halde yatıyor, çevresinde olan bitenden bihaber görünüyordu.

Nefes alışverişlerim hızlanırken parmaklarım Serkan'ın boğazına ulaşma arzusuyla karıncalandı. Bana bunu nasıl yapabilmişti? Bana arkadaşım gibi yanaşıp sırtıma bıçağı saplarken nasıl tereddüt etmemişti? Bu adam bu zamana kadar bana dost gibi yaklaşmış, başım her sıkıştığında orada olmuştu. Ben de onun derdini dert bilmiştim, ona evimi açmıştım. Elisa'yla sorunlarında bile destek olmaya çalışmıştım.

Kaşlarım çatılırken yeni bir düşünce zihnimde beliriverdi. Serkan, Elisa'yı bahane ederek Beren'le aramdaki ilişkiyi sorduğunda durumu hiç kötüye yormamıştım. Yoksa Elisa sadece bir paravan mıydı? Serkan'ın amacı en başından beri Beren'le ilgili ağzımdan laf almak mıydı?

Neydim ben? Aptal mı? Gururu ezip geçilebilecek bir mahlukat mı? Değersiz bir eşya parçası mı?

Yumruklarımı sıktığımı hissettim. Kendime engel olmak çok güçtü. İçimde dünyayı kasıp kavurmak isteyen, yakıcı bir öfke vardı ve ben bu hisle baş edemiyordum.

İdil derin bir nefes aldı. "Atalay," dedi sakinleştirici bir tonla. Gözlerinden benim için endişelendiğini görebiliyordum. "Otur lütfen."

Ona bakmak zihnimde yeni bir sorunun peyda olmasına neden oldu. İdil ne zamandır biliyordu? İhanete uğradığımı, bu insanların beni aptal yerine koyduğunu gözlerimin içine baka baka ne zamandır benden saklıyordu?

"Bana anlatmadın," diye mırıldandım.

Sesimdeki kırgınlık irkilerek geri çekilmesine neden olurken gözleri irileşti. "Sana her şeyi anlatacağım," diye güvence verdi ama sözleri benim için hiçbir anlam ifade etmedi. Her şey ortadaydı zaten, daha neyin açıklamasını yapacaktı?

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin