10. Bölüm: "GÜZEL MERYEM"

20.6K 1.7K 4.4K
                                    

KALKIN MAHVOLDUK!

Bu bölüm yüreğime o kadar dokundu ki yazarken 16 kere tansiyonum çıktı. O yüzden bol bol yorum yapmazsanız hakkımı helal etmem bakın şaka değil shdfjsf Tepkilerinizi aşırı merak ediyorum 😭 Bölüm sonundaki bir satırı bölüm hakkında konuşmamız için ayırdım. O kadar heyecanlıyım siz düşünün 😭

İyi okumalar ballarım. HEMEN BÖLÜME GEÇİN HEMEN!

Bölüm Şarkısı: Sara Naeini - Jane Maryam

ONUNCU BÖLÜM: "GÜZEL MERYEM"


Elisa Yıldırım ...

Güneş tüm ihtişamıyla yükselmiş, kuvvetli ışıklarını perdenin arasından sızdırırken gözlerimi yavaşça araladım. Kollarımı iki yana açıp vücudumu esnetirken bir an için nerede olduğumu unutmuştum.

Dün gece gördüğüm yaratık zihnime düşünce bir an titreyerek dirseklerimden kuvvet alarak doğruldum ve etrafı incelemeye başladım. Hissettiğim korku yüzünden kalbim yeni doğmuş bir bebek misali yaşama aç bir şekilde kontrolsüzce çarparken baş ucumdaki sandalyede rahatsız bir biçimde oturmasına rağmen derin bir uykuya esir düşmüş yabancıya baktım. Koyu kahverengi saçları darmadağınıktı ancak bir şekilde çirkin de durmuyordu. Gözkapaklarının altı koyu halkalarla çevriliydi. Muhtemelen gece sık sık uyanmış, uykusuz düşmüş olmalıydı. Açıkçası onu suçlayamazdım. Bu rahatsız sandalyede ben de bir gece geçirmek zorunda kalsam tasasız bir uyku çekeceğimi sanmıyordum.

Birden zihnimdeki tüm şimşekler çaktı. Düşünmem gereken çok fazla şey vardı. Dün gece yaşananların tazeliği aklımı hâlâ allak bullak ediyordu fakat aniden karşımda beliren bu fikir geri kalan tüm düşünceleri halının altına süpürdü.

Yabancı top patlasa uyanmayacakmış gibi görünüyordu. Kaçmam için başka fırsatım olmayabilirdi.

En ufak bir ses çıkarmaktan kaçınarak, yavaşça doğruldum. Bir yandan da genç adamın dün gece elime sıkıştırdığı feneri sıkı sıkı tutuyordum. Bırakmayı bir an için bile aklımdan geçirmemiştim.

Ayaklarım tahta zemine dokununca çıkan gıcırtı yüzümü buruşturmama ve tedirginlik içinde genç adama bakmama neden oldu. Hafifçe kıpırdandığını gördüğümde o kadar gerilmiştim ki neredeyse düşüp bayılacaktım.

Halime kahkahalarla gülmek istedim. Bu adamın bir şey yapmasına gerek yoktu. Bu gidişle kalp krizinden ölecektim zaten.

Ayağa kalkıp hızlı ama bir o kadar da dikkatli adımlarla, parmak uçlarımda ilerleyerek kapıya ilerledim. Bir an kilitli olabileceğinden korkmuştum ama kapı açıktı. Yabancı bana güvenerek fazla mı cesur davranmıştı yoksa bu umursamazlığı aptallıktan mı ibaretti, karar veremedim.

Kapıyı açıp merdivenlere ulaştığımda kalbim kulaklarımda gümbürdüyordu. Yumruklarımı havada sallayıp zıplayarak zafer naraları atmak istesem de henüz hiçbir şeyi başarmış olmadığımı kendime hatırlattım. O kadar güçlü bir paniğin esiri olmuştum ki çıkış kapısı dışında hiçbir şeyi görmedim bile.

İşte, oradaydı. Sonunda bu lanet kafesten kurtulacaktım.

Kapı koluna kuvvetle asıldım ama kilitliydi. Şansımı birkaç kez daha denerken umutsuzluğa kapılmamaya çalıştım ama tahminimden de zordu. Neredeyse ağlayacak gibiydim. Ellerim titriyor, dizlerim beni taşıyacak gücü bulmakta zorluk çekiyordu. Vakit kaybetmeden abanoz rengi portmantoya yöneldim ve çekmecelerin üstündeki bölmede yer alan kâseyi kurcalamaya başladım. Birkaç anahtar vardı ama kapıyla uygun değildi. Hızımı alamayıp portmantoya asılmış montlara ve ceketlere odaklanıp ceplerini karıştırdım.

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin