8. Bölüm: "ESKİ DOST"

21.4K 1.7K 2.9K
                                    

Dostlarım, çok güzel haberlerle geldim. Pandoranın Kalbi'nin ilk kitabı resmen bitti! 🥺 Merak edenler için söylüyorum, finali burada paylaşacağım. Pandoranın Kalbi'nin kitaplaştırılmasını düşünmüyorum hâlâ. Bir süre dinlendikten sonra ikinci kitabı da burada paylaşmaya devam edeceğim, takipte kalın! ❤️

Satır arasına bol bol yorum atmayı unutmayın canlarım. Yorumlarınız beni inanılmaz motive ediyor. Hepinizi kocaman öpüyorum. Kitabı bitirdiğim için bölümler artık daha hızlı gelecek. Sizi seviyorum ❤️

SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ESKİ DOST"

SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ESKİ DOST"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elisa Yıldırım...

Saatlerdir yabancının beni bıraktığı yerdeydim. Kapının hemen yanına çökmüş, alnımı yere yaslamış, hayatım için verdiğim savaşı kaybetmenin yasını tutuyordum. Çığlıklar ve hıçkırıklar eşliğinde o kadar uzun süredir ağlıyordum ki sesim kısılmıştı. Bir yanım umut etmeyi bırakmamamı söylüyordu. Yaşamaktan vazgeçmezsem bu savaşı kazanacağıma inanıyordu ama savaşmaktan yorulmuştum artık. En sevdiğim dostlarımdan biri tarafından sırtıma saplanan hançer, hayatıma giren ve onlara delicesine değer verdiğim iki erkeğin de sadece bedenimi kullanmak için bana yaklaşması, bir cani tarafından özgürlüğümün kısıtlanması ve ölümü beklemek zorunda olmak hayatla ilgili tüm hevesimi alıp çok uzaklara götürmüştü. Ufukta güneş doğmuyordu sanki.

Dışarıdan yükselen ayak seslerini duyduğumda bir şeyler hissetmeyi bekledim; korku, öfke, nefret... Ama hiçbir şey yoktu; koca bir boşluk dışında hiçbir şey.

Anahtarın kilitte dolaşmasıyla oluşan takırtı kulaklarımı doldurduktan sonra kapının gıcırdayarak açıldığını işittim. Hemen ardından bir tuşa basıldı ve ortam daha da aydınlandı. Başımı şaşkınlık içinde kaldırırken şiddetli ışık yüzünden gözlerimi kıstım. Güneş çoktan solup gitmişti, tepemdeki ampul rahatsız edici derecede kuvvetle parlıyordu. Gözlerimi sımsıkı yumup alnımı tekrar yere yasladım. "Kapat şunu."

Birkaç adım sesinin ardından yabancının tok ve hissiz sesi kulaklarımı doldurdu. "Sana yiyecek bir şeyler getirdim."

Burnumdan alayla güldüm. "Neden?" derken sesim titredi. "Zaten öldürmeyecek misin beni?"

Yabancının derin bir nefes aldığını duydum ama o kadar. Sessizliğini korumaya kararlıydı anlaşılan.

Burnuma dolan lezzetli yemek kokusu, yabancının tepsiyi önüme koyduğunu düşünmemi sağladı. Kafamı kaldırdığımda tahminimin doğru olduğunu fark ettim. Tepsideki yiyecekler birbirinden güzel görünüyordu ancak iştahımın açılması şöyle dursun, boğazımdan bir iki lokma geçme düşüncesi bile midemi bulandırdı.

Yavaşça doğrulup yabancıya baktım. Gözleri bilinmeze açılan bir mezarlık gibiydi. Ne düşündüğünü kavramak olanaksızdı. Ona şöyle bir baktığımda birini incitecek biri gibi durmadığını düşündüm ve bu düşünce gözyaşları akıtma isteğimi körükledi. Birini kurşuna dizmiş ve beni öldüreceği mesajını açıkça vermiş biri hakkında fazla iyimser çıkarımlarda bulunuyordum.

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin