Selamlar dostlarım. Yeni bölümle sizlerleyim. Bu bölüm beni çok zorladı, o yüzden satır arasına bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın. Hepinizi kocaman öpüyorum.Uyarı: Bu bölümde yetişkin içerikli sahneler mevcut. Sahnenin başına ve sonuna uyarılar koydum. Rahatsız olanlar direkt atlama yapabilir. Öptümmm ❤️
❄️ 9. BÖLÜM: "İHANET ÇEMBERİ" ❄️
İdil Öztürk...Saatler birbirini kovalamış, güneş batmaya yüz tutmuştu ve arkadaşımdan hâlâ ses seda yoktu. Elisa'dan haber almaksızın geçen her bir dakika yaşadığıyla ilgili ümitlerimi daha da köreltiyordu. Bir yanım odama kapanıp hiçbir şey yapmadan tavanı izlediğim için suçlayıcı bir ifadeyle beni yargılarken diğer yanım başka hiçbir şey yapamayacağımı söyleyerek vicdanımı rahatlatmaya çalışıyordu.
Elisa'yı arama girişimlerimiz boşa çıktığı ve hüzünle eve döndüğümüz andan itibaren hepimiz karınca sürüsü gibi dağılmış, odalarımıza çekilmiştik. Belki de en çok birlik olmamız gereken zamandı fakat Serkan'la birlik olma düşüncesi bile katlanılmazken bu işi eyleme nasıl dökeceğimi bilemiyordum.
Bir yanım hata edip etmediğimi sorguluyordu. Neticede hiçbir kanıtım olmaksızın onu suçlamış, üstüne tehditler savurmuştum. Sırf içimdeki bir ses onun suçlu olduğunu fısıldıyor diye bu kadar kesin çizgiler çekmem doğru muydu?
Başıma bıçakların saplandığını hissettim ve şakaklarımı ovuşturarak rahat yatağımda doğruldum. Serkan suçlu olmayabilirdi ancak yine de onu affedemiyordum. Hiçbir şey yapmamış olsa bile Elisa'nın üstüne bu kadar gittiği için bağışlamayacaktım onu.
Öte yandan Beren meselesi vardı. Elisa'nın kaybının ardından sergilediği fazla umursamaz tavır canımı sıkmıştı. Düşündüğü tek kişinin kendisi oluşuysa şaşkına dönmeme neden olmuştu. Hepimiz arkadaşımızın hayatı için endişe ederken o, bu işten sorumlu tutulup tutulmayacağımızın derdine düşmüştü. Ve işte tam da bu noktada şüphelerim Serkan'dan Beren'e kayıyordu.
Kalbim yeniden öfkeyle çarparken gözlerimi kapatıp bu kara düşünceleri kafamdan defetmeye çalıştım. Hoşuma gitsin ya da gitmesin, zihnimde nefes alan zehirli sarmaşık niteliğindeki şüphelerin acısını o ikisinden çıkaramazdım. Bu kadar köşeli olursam Atalay'ın söylediklerinin gerçekleşme ihtimali yok sayamayacağım kadar artacaktı. İkisinden biri sinir krizi geçirebilir, mutfaktan bir bıçak kapabilirdi. Sonrasında olabilecekleri ancak Tanrı bilebilirdi. Telefonlarımız çekmiyordu, bu fırtınada yardım çağıramazdık, böyle bir felaketle baş başa yüzleşmek zorunda kalırdık.
O yüzden şimdilik Atalay'ın dediklerini yapmak zorundaydım. Senden insanlarla iyi olmanı istemiyorum. demişti. İyiymiş gibi yapmanı istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA'NIN KALBİ
Teen FictionElisa Yıldırım, erkek arkadaşı ve dostlarıyla çıkacağı tatilin heyecanı içindedir. Birkaç gün teknolojiden uzaklaşmanın, telefonun çekmediği ve internetin olmadığı bir dağ evinde sevdikleriyle vakit geçirmenin ona iyi geleceğini düşünmektedir. Anca...