41. Bölüm: "JANE MARYAM"

19.5K 1K 1.5K
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İnanın çok mutlu oluyorum.

İyi okumalar!

Not: bu bölümde yetişkin içerikli sahneler mevcut. okumak istemeyenler için sahnenin başına ve sonuna uyarı bırakacağım.

10 Ocak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


10 Ocak ...

Atalay Kılıç ...

Oda sıcacıktı fakat gözlerimi araladığımda İdil'in tarafındaki soğukluk kalbimin buz kesmesine neden oldu. Uyku mahmurluğu bedenimi hâlâ esiri ederken gözlerimi ovuşturdum. Güne başlamaya hazır ya da istekli değildim fakat kendimi kalkmaya, bir duş almaya zorladım. İşim bittiğinde yorgun olsam da artık daha zinde hissediyordum.

Alt kata indiğimde Çınar'ın çoktan uyandığını, mutfakta bir şeyler hazırladığını gördüm. Adım seslerimi duyunca arkasına baktı. "Günaydın," dedi tekrar işine dönerken.

"Günaydın."

Ne yaptığına bakmak için tezgâha yaklaştığımda gözlerimi kıstım. Yaptığı sahanda yumurta, tavanın üstüne koyduğu kalıp yardımıyla kalp şeklini almıştı. Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda yakalanmanın verdiği utançla homurdandı.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bunu bana özel olarak mı hazırlıyordun?"

Yumurtayı şekli bozulmasın diye dikkatlice tabağa yerleştirdi. "Kes sesini, Atalay."

Beni terslemesine rağmen gülümsemeden edemedim. Bu adamın çizdiği sert profile rağmen Elisa'ya olan yumuşaklığı hoşuma gidiyordu. Gerçekleri benden sakladığı için ona hâlâ kırgın olsam da arkadaşım adına seviniyordum. İyi bir adamın aşkını hak ediyordu ve geç de olsa hak ettiğini alıyordu.

Kapı aniden açıldığında ve içeri İdil girdiğinde kalbim tekledi. Dalgalı kahverengi saçları dağılmış, yanakları ve burnu soğuktan kıpkırmızı kesilmişti. Üzerinde şişme bir mont ve siyah bir pantolon vardı. Güzel olmak için çabalamaktan çok uzaktı fakat bir şekilde nefes kesici ve kusursuz görünüyordu. Bir başkasında olsa hoş görünmeyeceğini düşündüğüm her şey nasıl oluyordu da İdil'de sanat eseri gibi yakışabiliyordu, anlayamadım.

"Neredeydin?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

Montunu ve botlarını çıkarırken bana bakmadı. "Biraz yürüyüş yapmak istedim."

"Bu havada mı?"

"Özür dilerim, Atalay," dedi iğneleyici bir tonla. Yukarı çıkan merdivenlere yönelirken bana alaycı bir bakış attı. "Bir dahaki sefere izin kağıdımı teslim ederim."

Dişlerimi birbirine bastırırken üst kata çıkışını izledim. Nasıl oluyordu da bu kadın beni hem büyüleyip aynı zamanda da deli edebiliyordu?

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin