Elisa Yıldırım, erkek arkadaşı ve dostlarıyla çıkacağı tatilin heyecanı içindedir. Birkaç gün teknolojiden uzaklaşmanın, telefonun çekmediği ve internetin olmadığı bir dağ evinde sevdikleriyle vakit geçirmenin ona iyi geleceğini düşünmektedir.
Anca...
Selamlar, bol bol yorum yapmayı lütfen unutmayın. Çok mutlu oluyorum, seviliyorsunuz ❤️
BÖLÜM 44: "ASLAN VE KAPANA KISILMIŞ CEYLAN"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Panik kanımda çağlayan bir ırmak gibi akarken parmak uçlarım dondu. Kalbim göğüs kafesimi öyle bir dövüyordu ki nefes almakta güçlük çektiğimi hissettim. Sertçe yutkunurken, "Çınar," diye mırıldandım. "Neler oluyor?"
Elimi kaplayan sıcak avucunu hissettiğimde boğazımı sıkan kızgın zincirler az da olsa gevşedi. "Sakin ol," dedi kontrollü sesiyle. "Anlarız şimdi."
Arabadan indiğimde boğazım Sahra Çölü'nü aratmayacak bir kuruluktaydı. Eve ilerlediğimizde jandarma arabasından üniformalı iki adamın indiğini gördük.
Belki ev sahibi olduğu için konuşan kişi Çınar olmalıydı fakat, "Merhaba," dedim kendimi tutamayıp. "Bir sorun mu var?"
Kapı açıldığında dostlarımız merakla dışarı fırladı. Onları sağlıkla görmek içimi rahatlatmalıydı fakat yüzlerinde öyle bir ifade vardı ki yüreğimi korku saldı. İdil'in gözleri ağlamaktan kızarmıştı, Atalay ve Yekta bir çeşit şokta gibiydi. Duru'nunsa her zamanki sarkastik tavrından eser yoktu. Üstelik garip bir şekilde jandarmanın kapımıza dayanmasını garipsiyor gibi de görünmüyorlardı.
"Adın ne?" diye sordu jandarmalardan uzun boylu olanı.
"Elisa," diye kendimi tanıttım. "Elisa Yıldırım."
"Serkan Aksu ve Beren Güney'i tanıyor musun?"
Nefes alışverişlerim hızlanırken dudaklarımı araladım. Panik iyiden iyiye kara bir bulut gibi üzerime çökmüş, boğazımı sıkıyordu. "Evet," dedim. "Neden? Ne oldu ki?"
İdil bir adım öne atıp kolumu sıvazladı. "Dünden beri internette dolaşan bir video var," dedi. Ardından jandarmalara döndü. "Muhtemelen siz de onun için geldiniz, değil mi?"
Hafif bir baş sallama karşılığında cevap alamadık. "Ne videosu?" diye sordum herkese bakıp.
"Serkan kendini video kaydına alıp internete yüklemiş," dedi İdil. "Söylediğine göre Beren ölmüş."
