23. Bölüm: "MENEKŞELER AÇINCA"

15.9K 1.4K 1.6K
                                    

Canlarım, yeniden buradayım bayılacağım şimdi 🥹 Pandoranın Kalbi'ni ve sizlerle yorumlarda buluşmayı o kadar özledim ki!

Yeni bölümlere geçmeden önce sizi bir konuda bilgilendirmek istiyorum. Bundan sonra bölümleri uzun ve seyrek atmak yerine orta uzunlukta ve sık bölüm paylaşmaya çalışacağım. Çünkü bölüm ne kadar uzun olursa olsun, ben yazana kadar hikayeyi unutanlar oluyor. Hikayeden bu şekilde kopmanızı istemiyorum 🥹❤️

Bu arada bölüm sonunda sizlere bir konuda danışacağım. Oraya da bakarsanız çok sevinirim.

Lafı çok uzatmadan, ikinci kitabın ilk bölümüyle sizleri baş başa bırakmak istiyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın çünkü sizlerden tepki almak yazma şevkimi arttırıyor! ❤️

*

BÖLÜM YİRMİ ÜÇ: "MENEKŞELER AÇINCA"

Hayat her zaman adil ve merhametli değildir. Öyle anlar vardır ki, bizi bir labirente hapsedip peşimize dişlerinden kan damlayan bir canavar takıverir. Çıkışı bulmak isterken yolumuzu kaybederiz, kimliğimizi kaybederiz, merhametimizi kaybederiz. Sonunda çıkış kapısını gördüğümüzü sandığımızda bir bakarız ki, kurtuluş diye koştuğumuz kapı birden canavarın kendisi oluvermiş.

Meğer canavar hep oradaymış. Biz ondan hiç kurtulamamışız, yalnızca kurtulduğumuzu sanıp bataklıkta çırpınmaya devam etmişiz.

İşte, bu zehrin çok kıymet verdiğim arkadaşım Yekta'nın damarlarında dolaştığını öğrendiğimde tam olarak bunu hissediyordum. Çıkışa koşmuş ve kendimi yeni bir labirentte bulmuştum.

Tek fark, artık yola çıkan o kızla yolun sonundaki kız birbirinden ayrı kişilerdi. Bir şekilde başladığım noktadaydım ama farklı bir şekilde. Artık canavardan kaçmıyordum, onunla savaşmak için zırhımı kuşanmaya hazırdım.

Söylediklerimi algılamakta güçlük çeken İdil, "Bize yardım edecek birilerini mi tanıyorsun?" diye söylediklerimi yineledi. "Kimmiş o?" Cevap vermek üzere dudaklarımı aralamıştım ki, "Bir saniye," diye beni susturdu. "Bunlar çok fazla, Elisa."

"Biliyorum," derken son derece samimiydim. "Ama bana güvenmek zorundasınız."

Atalay, "Elisa," dedi. Bir elini dost canlısı bir tavırla sırtıma yerleştirmişti. "Sana neler oldu? Neden birden ortadan kayboldun?"

Dudaklarım büzülürken ona hüzünle baktım. Gerçekleri itiraf etmek için güçlü bir istek duydum ama Serkan ve Beren'in ihanetini öğrenirse nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Oysa şimdi tüm odağımızı Yekta'ya vermemiz gerekiyordu.

"Daha sonra konuşalım," diye ona güvence verdim. "Şimdi yalnızca Yekta'yı düşünmeliyiz."

Sanki arkadaşım ondan bahsettiğimizi hisseder gibi üst kattan bir çığlık koyuverdi. Üst kata çıkan merdivenlere korku içinde bir süre bakakaldım. Geçmişi, Yekta'yla dostluğumuzu, gülümsediği ve bana her fırsatta desteğini sunduğunu anımsamamak o kadar zordu ki. Oysa şimdi acı içindeydi ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Her derdime koşa koşa gelen arkadaşıma merhem olamıyordum.

Düşünceler üzerime kara bir bulut gibi çökerken İdil, "Elisa," dedi. "Bize kim yardım edecek?"

Sorusu beni yeniden içinde bulunduğumuz dünyaya bağladı. "Biri var," dedim. "Yekta gibi ısırılmış bir kadın, adı Duru."

PANDORA'NIN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin