2.3

1K 174 195
                                    

Oy ve yorum🌸
•••

"Sence de biraz... Abartmadın mı?"

Gözlerimi baktığım pencereden çıkıp Seungmin'e yönlendirdim. Bana da kendine de kahve yapmış tam karşıma oturmuştu sorusunu sorarken. Aslında biraz haklıydı.

Hayır.

Asla haklı değildi.

Tam bir haftadır sevgilimi, küçük tilkimi minnak bebeğimi göremiyordum. Asla abartma değildi bu. Resmen zorla kabul ettirdiğimiz Chan güzelimi almıştı ve asla rahat bırakmıyordu. Sabahları zaten ben işteydim. Öğlenleri Jeongin'le vakit geçirmek istediğimde ise aniden arıyor ve gelmesini istiyordu. Gece boyu zaten yoktu yani pofuduğuma sarılarak uyumam hayal gibi olmuştu şu bir haftada. Uykumu tam alamıyor uyanınca hala gelmemiş olan Jeongin'i görünce de iyice delleniyordum.

İşkence gibiydi. Asla abartma değildi.

"Chan'la iyi anlaşmaları cidden beni çok mutlu etti. Hele ki arkadaşının kardeşi olması..." Seungmin kahvesinden bir yudum alarak devam etti. "Dün Chan baya mutluydu onu uğurlarken. Tabi ki kapıyı kapatınca güldü ama olsun. Onunla oynaması bu dünyada ki en tatlı şey gibi geliyor bana."

Düz ifademle ona bakmaya devam ettim. Dün Jeongin yorgunluktan eve zor gelmişti. O adamın mutlu olup olmaması beni zerre ilgilendirmiyordu yani.

"Jeongin abisine Chan'ı söylemiş mi?"

"Hayır. Haberi yok." Masada duran bardağı elime alıp ısısını hissettim. Bu aklıma iyiden iyiye Minho'yu getirmişti. Acaba öğrense tepkisi ne olurdu? Hemen söylemedik diye bize kızar mıydı?

Bilmiyordum. Aralarında ki ilişkiyi tam bilmeden bunu düşünmek anlamsızdı. O gün yemekte Jeongin Jisung'la Minho'nun ayrıldığını söyleyince şaşkınlık ve üzüntü hissetmiştim ondan. Meraklanmıştı ancak soramamıştı da. Muhtemelen ertelemişti. Sahi onların neden ayrıldığını da bilmiyordum. Bir ara Jeongin'e sormalıydım.

Kapının çalışmasıyla hemen elimdeki bardağı bırakıp kapıya koştum. Seungmin arkamdan gülmüştü. Üzgünüm rezil olmak umrumda değil. Fazladan bir saniye bile benim için fazlaca önem taşıyordu. Bu yüzden sevinçle kapıyı açtım. Ancak gördüğüm manzara bana kal getirmişti.  "Chan sevgilim? Neden Jeongin'i sırtına aldın o iyi mi?"

İçeri geçen Chan güldü sadece.

Güldü.

Hah.

"İyi güzelim sadece çok yoruldu. Cidden bir bebek. Hemde pofuduk olanından."

Kapıyı kapatıp hemen yanlarına gittim ve sırtında uyuyan tilkimi kucağıma aldım. Hafifti Jeongin. Cidden pofuduk olduğunun kanıtıydı bu. Kucağımda o, koltuğa oturdum ve kollarımı sardım iyice. Bebeğim cidden uyuyordu. Çok yorulmuş olmalıydı.

"Saklambaç o kadar yorucu bir şey mi ya?" Seungmin'in sorusuna cevap vermedim. Yalandı çünkü. Ne kadar az yalan söylersem o kadar az kötü hissederdim. "Biraz birbirimizi kovaladık diyelim. Seungmin yaptığın vişne suyu hala duruyor-"

"Evet. İkinize de getireyim soğuk soğuk güzel olacaktır."

Saf arkadaşım mutlulukla mutfağa geçince seslice nefesimi verip Chan'a döndüm. Bir şey diyeceği çok belliydi. "Jeongin'e normal bir kitsunenin yapabileceği herşeyi öğrettim. Manipülatif hipnoz, telekinezi, fiziksel savunma vesaire." Gözlerim büyüdüğünde gülümsedi. "Açıkçası bende bu kadar hızlı anlayacağını tahmin etmiyordum ama muhteşem bir azmi vardı. Güzel motive etmişsin onu. İki gündür Felix'te vardı oynaya oynaya öğrendi. Ki zaten o bir Leeyang. Absürt olmaması içten bile değil."

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin