5.1

375 84 66
                                    

Pofudukumuzla başbaşa bırakıyorum sizi
Oy ve yorum lütfeen🌸
•••

Jeongin'in nakış açısıyla:

Öncelikle önceden de dediğim gibi. Ben her zamaaaan... Pofuduktum. Hm. Bir de minicik.

Annem babamın ölümünün etkisiyle pek bir şey yiyememiş olsa gerek ki gerçekten miniciktim. Normal kitsune bebeklerine göre minik, renk olarak ise bambaşkaydım. Gören herkesin şaşırdığı ama kimsenin hakkında kötü yorum yapmayıp sevdiği kişiydim. Dizilerde filmlerde böyle olmuyor aslında. Farklı olan kişi hep dışlanıyor ama ben bunu yaşamadım. Gözlerimi dünyaya açar açmaz beni sarmış olan koyu kırmızı yumuşak bir kürkün varlığıyla huzur buldum. Annem beni çok sevdi. Kendine bakmadı belki evet ama bana baktı. Abim ise...

Bildiğim kadarıyla insanlar küçüklüklerini öyle çok hatırlamıyor. Hyunjin de hatırlamıyormuş. Sadece belki başlı şeyler varmış zihninde ama bizim için tabi ki geçerli değildi bu. Biz hatırlardık. Bazen puslu anılarımız olurdu ama güçlü anılar hep zihnimizde kalırdı. Şey. Belkide kitsuneler kincidir teorisi buradan geliyor. Sonuçta unutmuyorduk.

Aynı abimi ilk görüşüm gibi.

Kafamı birazcık havaya kaldırıp gözlerimi kıprıştırdığım sırada kapı açılmıştı. İlk başta ne olduğunu anlamadım. Sonuçta orada duruyor bana bakıyordu sadece. Hatta kim bu yahu demiştim içimden. Dışarısı soğuktu o zaman ve ben hassas, tatlı, yumuşak bir bebektim. Hmhm.

Sonra ise yavaşça geldi. Önümde diz çöktüğünde ise büyük turuncu gözlerinin dolu olduğunu görmüştüm. Hissedebiliyordum. Seviyordu. O kadar çok seviyordu ki dünyanın en değerli şeyiymiş gibi hissetmiştim. Kulaklarımı oynattığımda ise güldü. Tatlı gülüyordu gerçekten. Hala öyleydi. Hafifçe yanağıma dokunan ve beni nazikçe seven abim hala çok tatlı gülüyordu. Ardından beni kucağına alıp ilk defa dışarıya çıkarması da aklımdaydı. Jisung hyung gelip abimin akan gözyaşlarını silmiş ve onu öpmüştü ben kucağındayken. Sahi. Sanırım o zaman ona gıcık olmuştum. Abime çok yakındı. Sonradan bir numaralı oyun arkadaşım olmuş ve aşırı sevmiştim kendisini. Abimin eşiydi sonuçta. Ayrıca mükemmel biriydi!

Chan hyunga karşı anılarım ise... Puslu. Bazı şeyleri yarım yamalak hatırlıyorum evet ama belirsiz. Mesela mesela bir keresinde şenlikte abimi izlemek için dizine oturmuştum ama o beni kucağına alıp ayağa kalkarak daha iyi görmemi sağlamıştı. Onu da seviyordum yahu. Biraz gıcıklık yapıyordu ama olsun. Bana çok yardımcı olmuştu.

Öyle işte. Sevgiyle büyüyen pembe bir pofuduktum. Bu yaşıma kadar hiç savaş görmemiş hatta gücümü kontrol dahi etme gereği duymamıştım. Yine de... O pis avcıların attığı ok, onun sayesinde bana zarar vermemişti. Benim için yapmıştı herşeyi. Yer çökerken bile bana gülümsemiş ve benimle karşılaştığı için mutlu olduğunu söylemişti.

Mavi insan.

Benim hyunjin'im.

Sevgilim hatta eşim.

Onun için gücümü uyandırmış, ilk defa onu dirilterek sergilemiştim kendimden bile gizleneni. Tabi uzun bir süre bunu bilmiyordum ama olsun. Hyunjin'in olmadığı bir dünya... Korkutucu. Bana sarılmadığı, el ele gezmediğimiz bir dünya çok korkutucu. Evet. Gerçekten de öyle. Sanırım bu yüzden annemi anlıyorum. Ben olsam bende bir süre hayata küser ama yine de çocuklarım için iyi olmaya çalış-

He?

Çocuklarım.

BENİM ÇOCUKLARIM VARDI HEMİDE ÜÇ TANE!

Gözlerimi hemen açtım ve kuyruklarımın arasındaki yumurcaklarıma baktım. Burnumu uzatıp burunlarına değdiğimde ise bir bebeğim iki bebeğim ve... He? ÜÇÜNCÜSÜ YO- a buradaymış pembe olduğu için fark edememiş... Durdum. Aşırı yorgun hissettiğim için daha yeni yeni kendime geliyordum ve... Benim bebeklerim vardı. Burdaydılar. Onlar... Kuyruklarımın arasında uyuyorlardı.

Gözlerimi kıprıştırdım. Derin bir nefes alıp başımı yatağın üstüne tekrar koydum. Şu an karşı karşıyaydık ve kendi küçük kuyruklarına sarılmış benim pembe kürkümün üstünde boncuk gibi duruyorlardı. Tamam o kadar küçük değillerdi ama...

Kırmızı. Sanki abimle annemin karışımı olan, kuyruğunun ucu turunculaşan bir taneydi o. Soyumuzun ateş temsilcisi olduğu şimdiden anlaşılıyordu. Hafifçe kıpırdanıyordu miniğim.

Ve beyaz. Ortada duran, nefes alışverişini hissetmesem kar topu diyebileceğim minik bişiydi. Muhtemelen kış gücüne sahipti. Kuyruğu kardeşlerine göre daha kabarıktı tontişimin.

Belli bellirsiz duran pembe kürkümle uyum sağlayan bebeğim ise... Fark ettiğim şeyle gözlerimi kıprıştırdım. Aslında tam pembe değildi. Mavide vardı. Kulaklarımı yukarı kaldırıp gözlerimi kocaman açtım. WOGAGAGA PEMBE VE MAVİ RESMEN HYUNJİNLE BENİN KARIŞIMI!

Hayır! Bütün bebeklerim benim için eşitti ancak bir an heyecanlanmıştım o kadar. Cidden maviyle karışık pembeydi kürkü. Bu yüzden ne tür olduğunu söyleyemiyordum. Mutlulukla diğer üç kuyruğumu yatağa sessizce vurdum. Şu an içimdeki sevgi ve tatlılık duygusu o kadar fazlaydı kiiiiii tanrım minik ateşimle abim idman yapardı, kar topumla Felix oynardı, iki renklimle de Chan tür araştırması yapardı!

Bir dakika. Bana bebek kalmadı.

"A yok siz sadece benimle olun." Burnumu yaklaştırdım ve bu seferde yanaklarına dokundum. Kırmızım başını kaldırır gibi olmuş beyazım ise kuyruğunu oynatmıştı. Hm. İki renklim sanırım birazcık tembel. Olsun. Ben tembel bebekte severim.

"BEN NİYE HALA İYİ OLUP OLMADIĞINI GÖREMİYORUM?! Minho sikeceğim geleneğini sanki sen Jeongin'i doğar doğmaz görmeye gitmemişsin gibi davranma bana. Evet küfür ettim!"

"Hm." Hyunjin'in dışarıdan gelen bağırışları ile bir kapıya bir de tekrar bebeklerime baktım. Babalarının sesi olduğundan mıdır ne kıpraşmışlardı. Sevimli. Demek anlayabiliyorlardı. Gerçi çok sesli olduğu içinde olabilir. Ayrıca abim kesinlikle ondan önce girmek istediği için böyle yapıyor. Ben doğar doğmaz hemen girmişti çünkü. Hyunjin'im haklıydı yani. "Babanız normalde çok tontiştir hemde çok güzel puding yapar. Onu da sevin tamam mı?"

Kuyruğumla üstlerini örttüm. Kapı açılınca ceyran olup üşüyebilirlerdi. Oyş. HASTA OLUP HAPŞURURLARSA ÇOK TATLI OLURLAR AMA HASTA OLMASINLAR AMA HAPŞURSUNLAR ivet. Waaaaa ben küçükken hapşurunca yerimde zıplıyordum eminim bebeklerimde çok tatlı olur.

"Öldürürsen de öldür eşim diriltir beni. Teşekkür-"

Kapıyı açarken konuşan eşime baktım. Cümlesi bitmeden göz göze gelince bir an yorgun olduğumu fark etmiştim. Hyunjin böyleydi işte. Benim güvenli alanımdı. O gelince herşeyin iyi olacağını hissedip rahatlıyordum ve bu kendimi fark etmemi sağlıyordu. Başımı yatağa koyup kulaklarımı sevimlilik yaparak oynattım. Yavaşça, aynı abimin o zaman tereddütle yanıma gelmesi gibi geldi, aynı onun gibi diz çöktü önümde. Hm sevimli oldum.

"i-iyi misin sevgilim? Çok ağrın var mı?"

"Yorgunum ama ama sorun değil! Mutluyum." Kafamı okşayan eline iyice sırnaştım. Bu sırada kafamdan küçük küçük öpücükler almış iyice tontiş etmişti beni. Hm. Kuyruğumun altından kıpraşıyorlar. Waaa Hyunjin'i merak ediyorlarrr hm. Gerçi Hyunjin sormadı. Hyunjin merak etmiyor mu?

Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Terliyordu. Elleri de soğuk gibiydi. Şimdi anlıyorum... Bebeklerimizin iyi olup olmadığını bilmediği için yanlış bir şey demekten korkuyordu. İçimdeki sevgi dolu hisle, kuyruğumu kaldırıp üçlü tombişlerimizi gösterdim ona. Durdu. Yavaşça baktı. Ardından ise...

"Woa. O kadar tatlısınız ki babanız bayıldı. Hm? Tombirik mombirikin kuyruğunu yememelisin."

•••
Bebeklerimiz doğduuuuu üç tane biri kırmızı biri beyaz bir tane de pembe-mavimiz var. İsimlerini gelecek bölüm koyacaklar bu arada djdndndms kısa bir bölüm ama Jeongin'in bakış açısıyla uzun yazmak çok karışık oluyor dnndndnsjs

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin