0.8

1.4K 206 343
                                    

Oy ve yorumm🧡

Son hatırladığım şey karanlığın basmasıydı. Ah... Doğru ya nogitsune. Jisung. Minho. Ateş. Kitsune. Acı.

Olaylar kafamda bir bir otururken kaşlarımı çattım. Bir günde bir insanın yaşayabileceği maksimum aksiyonu ve şoku yaşamıştım. Vurulmuş, ev sahiplerinin birbirine düşman olan iki doğaüstü tür olduğunu öğrenmiş -ki bir zaman evli olduklarını söylemişlerdi. Bağırmak- onların güçlerine maruz kalıp bu da yetmezmiş gibi kitsuneleri öldürmek için nogitsunelerin insanlarla iş birliği yaptığını öğrenmiştim. Cidden... Sadece tatile gelmiştim buraya. Hemde sadece bir haftalığına. Nasıl bu olaylara bulaşmıştım ki?

"Kaşlarını çatma." Daha önce duymadığım meleksi sesin emriyle kaşlarımı düzelttim. O kadar melodik ve huzurlu bir sesti ki karşı koyamamış bedenim kendiliğinden sözünü dinlemişti. Ayrıca kafamdaki düşünceler de suspus olmuştu. Göğsümde ki baskının nedeni de muhtemelen bu sesin sahibiydi. İyi de kimdi bu kişi? Tedavi etmek için gelen biri miydi gerçi öyle olsa neden üstümde yatsın ki?

"Beş dakikaya kadar uyanmazsan ısıracağım seni."

Aldığım tehditle ister istemez gülümsedim. Sesi tonu cidden çok güzeldi ama yaptığı tehdidin içeriğinden olsa gerek hiç etki etmemişti. Aksine hoşuma gitmişti. Bana Jeongin'i anımsatmıştı.

Aklıma gelmesiyle derin bir nefes alıp aniden gözlerimi açtım. Jeongin. Jeongin iyi miydi? En son vazodaydı. O-

Karşılaştığım yüzle iç sesim sustu bedenime ise kal geldi. Karşımda ki, göğsümde yatarak bana bakan kişi çok farklıydı. Çekik gözlerinin içinde ki irisleri, saçları ve dudakları... Hepsi pembenin en güzel tonlarına sahipti. Gözleri fazla batmayan ama dikkkatli bakıldığında asıl rengini belli eden bir renkti mesela. Saçları açık pembe, kiprikleri ve kaşları da ona uyum sağlarcasına aynı tondaydı. Dudakları ise kırmızıya çalıyordu. Belki de birbirine bastırdığı içindi. Bilemiyorum.

Ama çok güzeldi. Aklımı başımdan alıp ne için uyandığımı unutturacak kadar hemde.

"Sen." Dedim kısık çıkan sesimle. Hala kendime gelememiştim ama hafif kalkık yattırıldığım şu yatakta, dibimde bana bu denli duygulu bakan kişinin kim olduğunu merak ediyordum. Çok güzeldi. Fazla güzeldi. Bu da ölmüş olabileceğim ihtimalini getiriyordu kafama. Belki de ölmüştüm ve doğa koruyucuları olan kitsuneleri koruduğum için cennete girmiştim. Bu güzellik bu dünyaya ait olamazdı çünkü.

"Nasıl hissediyorsun?"

Şaşkınlığımı görmezden geldiğinde yutkundum. Nasıl mıyım? O kadar şey yaşadım ve içimde büyük bir endişe varken karşımda ki sen yüzünden nutkum tutuluyor. Bence bunu kelimelere sığdıramazdım. Bu yüzden sadece iyiyim demekle yetindim ve sustum. O da başka bir şey dememiş öylece yüzüme bakmaya devam etmişti.

Çok güzel olduğunu söylemiş miydim?

"Kim olduğumu sormayacak mısın?"

"Çok güzelsin normal bir reaksiyon veremiyorum şu an."

Dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeyi denese de başaramadı tatlı küçük bir kahkaha attı şu sessiz ortamda. Hemen ağzını kapatsa dahi güzel kahkahasını duymuştum. Gülümsedim. Hoşuma gitmişti onu güldür-

Bileklik.

Jeongin'e verdiğim bileklik onun bileğindeydi. Ağzını kapadığında gözümün önüne gelmişti resmen. Gözlerimi kıprıştırdım ve yutkundum. Bu pembe saçlar ve gözler... Minho'nun saçının turuncu olması ve gözlerinde aynı renk olmasına bakarsak...

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin