2.1

995 180 276
                                    

Oy ve yorum🌸
•••

"Ne yani benden küçük yumağı eğitmemi mi istiyorsun?"

Bir Chan'a bir de yanımda yanaklarını şişirerek ciddiliğini belli etmeye çalışan Jeongin'e baktım. Şey. Aslında fazla seçenek yoktu ama olsa bile yine en iyi seçenek Chan olurdu. Onun gibi yüzyıllarca yaşayıp güçlerini kontrol edebilen biri ancak bize yardım edebilirdi. Üstüne üstlük hem Minho'nun arkadaşı hemde arkadaşımın eşi olduğundan güvenli olduğuna inanıyordum. En azından başkasına söylemez öldürürsede kendi öldürürdü bizi.

"Jeongin'in özel olduğunu sende biliyorsun. Ayrıca şehirde tanıdığımız tek doğaüstü sensin." Kafasını gülerek iki yana salladı. Hiç yardım etmek ister gibi bir hali yoktu. Aksine dalga geçeceği o kadar barizdi ki o konuşmadan en büyük kozumu oynadım. "Karşılığında Seungmin'e bir ay izin verebilirim."

"İki ay."

"Bir ay yukarıya çıkmam."

"Bende o zaman yardım etmem."

Sırtını geriye yasladı kollarını da geriye atarak iyice yerleşti koltuğa. Kabul etmek zorunda olduğumu bende o da biliyordu. Seslice nefesimi verip başımı salladım istemeyerekte olsa. "İki ay olsun ancak dediğim gibi gücünü keşfetmesine, kullanmasına ve de kolyesiz dönüşüm yapmasına yardım etmelisin. İçinden biri olmazsa anlaşma iptal. Aksine daha çok iş veririm."

Keskin gözler kısılarak bana baktı. Açıkçası umrumda değildi. Eğer o beni sevdiğimle tehdit ediyorsa bende onu tehdit edebilirdim. Tek fark Seungmin benim arkadaşımdı ve ona zarar verebilecek herşeyden kaçınırdım. Bunu anlaması gerekiyordu artık.

"Kabul ediyorum. Tch Rhino bunca zaman neden eğitmedi ki seni?"

"Abim kutsalların kutsalı olan biri. Oldukça meşguldü yani ama buna rağmen bana zaman ayırır, bu zamanı da beni sevmek için kullanırdı." Gülümseyerek Jeongin'e baktım. Konu Minho olunca cidden gözlerinden bile belli oluyordu onu ne kadar çok sevdiği. Aralarında ki ilişki muhteşemdi. Sanırım ilk defa tek çocuk olmama üzülmüştüm.

"O zaten her zaman sana bağımlıydı. Sen doğduktan sonra günlerini seni izleyerek geçirirdi psikopat."

Jeongin güldüğünde bende güldüm. Açıkçası gerçektende olağan bir şeydi bu. Minho kardeşine çok bağlıydı Jeongin ise çok tatlıydı. Bir dakika. Yeni doğması demek bu halinden daha küçük olduğu anlamına gelir. O zaman jeongin. Miniminicik pembe pofuduk bir şeydi o zamanlar.

Yutkundum. Hayal etmem bile krize sokabilirdi beni.

"Geceleri Seungmin uyuduktan sonra burada, evimin bahçesinde alıştırmalara başlarız. Sabah Hyunjin'in işte olduğu vakitlerde uyursun böylelikle kimseye de iş çıkarmış olmazsın. Akşamda ne halt yerseniz yiyin umrumda de- Seungmin? Neden tek başına taşıyorsun?"

Bir anda ayağa kalkıp elinde tabaklarla olduğumuz masaya gelen Seungmin'inin yanına gitmişti. Kaşlarımı çattım. Bir insan nasıl bu kadar severken bir o kadar da kasıntı olabiliyordu? Sanırım yaşadığı şeylerde saklıydı bu. En yakın zamanda hikayesini dinlemeli ona göre davranmalıydım.

"Hyunjin. Bu birlikte uyuyamayacağız demek. Jeongin bunu sevmedi."

Koluma sarılan çocukla düşüncelerimi kenara atıp gülümsedim. Bebeğim dünden beri bana yapışık geziyordu. Kkami ile tartıştıkları içindi bu muhtemelen. Böyle düşürsek sabah Kkami'nin tatlılık dansını da açıklamış olurduk. Ah. Bundan manyak gibi zevk almam beni kötü biri yapar mıydı?

Önüme konulan boş tabaklarla görevimi anladım ve her sandalyenin önüne yerleştirmeye başladım. Dün bahsettiğimiz yemek şu an da gerçekleşiyordu. Az sonra Changbin'de gelecek muhtemelen de vurdulu kırdılı bir yemekten sonra evlere dağılacaktık. Neyse ki Felix'in gelmesini de rica etmiştim. Şirkete yeni girecek olan birinin önünde bu tarz davranışları kısıtlanmış olurdu. Yeni en azından ben böyle umut ediyordum.

Kapının çalmasıyla Seungmin'e fırsat vermeden ayağa kalktım. Gelir gelmez olaya ihtiyacımız yoktu. Ne kadar olaysız geçerse iyiydi benim için. Bu yüzden Kapıya yürüdüm ve hızlıca açtım. Beklediğim gibi Changbin'di. Ah Felix?

"Birlikte mi geldiniz?"

İçeri girmeleriyle kapıyı kapattım. Gülümseyerek gelmişlerdi ve Changbin'in elinde çiçek yoktu? Changbin Seungmin'in yanına çiçeksiz gelemeyen biriydi. Bu beni şaşırtmıştı işte.

"Felix'e şirketi tanıtırken aradın. Hal böyle olunca birlikte gelme kararı aldık. Daha doğrusu ben aldım. Civciv yol boyu teşekkür etti." Gıcık gıcık gülümsediğinde Felix utançtan kırmızı olmuştu bile. Gülümsedim. Bu çocuğu sevmiştim. Çekingen olsa da birlikte geldiklerine göre Changbin'in taktirini olmalıydı.

Yanımda olan bu şahıs beni arabasına almıyordu çünkü. Hain arkadaş beni değil yeni gelen bir çalışanı almıştı arabasına. Herneyse. Jeongin'i çağırdığında gitmeyerek ona işkence edebilirdim artık. Elime koz vermişti.

"Ah! LİXXİEEE HOŞGELDİN!"

Güzelim sanki onun hakkında düşündüğümü hissetmişcesine yanımıza geldi. Hedefi hemen Felix olmuş ve sıkıca bir sarılma bahsetmişti ona. İki bebek gibi görünüyorlardı nedense gözüme. Tatlı.

O ve yeni asistan el ele masaya giderken bende kolumu Changbin'in omzuna attım. "Her zaman dediğim gibi. Sakin bir akşam geçirelim lütfen."

"O şerefsiz yerinde durmadığı süre-" Changbin'in baktığı yere baktım merakla. Ah... Seungmin. Saks mavisi uzun gömleğini giyinmiş boynuna ise açık mavi kolyeler takmıştı. O buydu işte. Uzun gömleğinin altına görünmeyecek kadar kısa şort diyen feminen ama bazen de bir o kadar da maskülen takılan arkadaşımdı. Arkadaşım Changbin'in ve son kurt olarak nitelendirilen Chrisandre'nin zaafıydı.

Aslında ne kadar önemli olduğunu bilmeyen biriydi.

"Ah geldiniz mi? Tam vaktinde. Yemekleri yeni masaya yerleştirmiştim. Sen Felix olmalısın. Ben Seungmin."

Seungmin son yemeği de koyup gülümseyerek Felix'in yanına geldi. Kollarını ona sardığında Felix ilk başta kaskatı kesilmiş ardından da sevgi dolu bir karşılık vermişti ona.

"Sende hoşgeldin Changbin." Seungmin bu sefer sarılmak için ona yöneldiğinde hemen Chan'a baktım. Düz bir ifadeyle izliyordu. İkili sarıldı. Changbin Seungmin'in kokusunu içine çekerek istemeyerekte ayrıldı ondan.

Bazen... Bazen üzülüyordum bu olanlara. Ancak Seungmin suçlanılacak biri değildi. Chan'ın gücünü bilmesem onu da suçlamazdım ancak şimdi emin olamıyordum.

Herşey çok karışıktı.

"Hadi hadi soğumadan yiyelim." Changbin hala sarılmanın etkisindeyken Seungmin çoktan eşinin yanına oturmuş hatta onun tabağına yemekleri doldurmaya başlamıştı. Kendime gelerek Changbin'i dürttüm ve yerime oturdum. Bebeğim de yanıma oturmuş tatlı tatlı yemek sırasını beklemeye başlamıştı.

"Felix. Daha önce bir iş tecrüben oldu mu?" Madem burdaydık azıcık iş konuşmazsak olmazdı.

"Ah hayır efendim. Daha önce asistanlık yapmadım. Hobilerimle ilgileniyordum."

Tabağımdaki bifteği Jeongin'in tabağına koydum yavaşça. Karşılığında ise yanağımda büyük bir öpücük almıştım. "Demek öyle. Açıkçası buna sevindim. Kişilerin tecrübedense göreve uygun yetiştirilmesi taraftarıyım. Bu arada hobilerin neydi?"

"Resim çizdim bir ara. Sergi açtım ve gelen parayla da bazı ülkeleri gezme fırsatı buldum." Changbin taktir eden bir mırıltı bıraktı masaya. Cidden de öyleydi. "Sonra araba yarışlarına katıldım. Ah ama sanırım en uzun hobim avcılıktı."

...

"Avcılık. Demek." Chan sakin ama bir o kadarda korkutucu sesle konuşmuş masanın atmosferini değiştirmişti adeta.

"Evet. Avcılık." Felix bıçakla eti kesti ve ağzına attı sakince. "Hayvanları avlayanları avlıyor sonraysa polise veriyorum. Hem iyilik hemde iş imkanı. Müthiş bir şey."

Rahatlayarak seslice nefesimi verdim. Cidden. Birkaç saniyede ömrümden ömür gitmiş kafamda türlü türlü senaryo kurmuştum. Herrneyse. Lee Felix'i biraz daha araştırmam iyi olacak- bir dakika.

"Hissettin değil mi?" Koluma yapışan Jeongin kafasını biraz daha yukarı kaldırarak kulağıma fısıldadı. "O insan değil. O bir melez."

•••

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin