2.9

819 165 80
                                    

Oy ve yorum 🌸
Bilgilendirme:
Bu Minsung'un Hyunjin'nin evi basıldığı sıra ne yaptığını anlatan bir bölümdür. Diğer bölüm Hj ile devam edecek.
•••

İlahi bakış açısı:

"Hata yaptın. Bunun farkındasın ama hala ve hala devam ediyorsun. Başından Jeonginas'ın eğitimini bana vermeliydin oğlum."

Kadının parlak silüeti turuncu saçlının üzerine düşüyordu. Şakaklarını ovaladı güçlü tilki. Annesinin aramalarını hep reddettiği için kendine kızıyordu şu an. Eğer reddetmeyip açsaydı şu an ateş halüsinasyonuyla karşısında olmazdı. "Sana diyorum Rhinoas. Geçici çözümlerle günü kurtarmayı bırak ve kardeşini yanına al. Onun gücü seni-"

"Kardeşimi kullanmayacağım."

Netti. O kadar netti ki Jiu diyeceği şeyleri yuttu ve sandalyeye yayılmış bir vaziyette oturan oğlunu izledi bir süre. Teni iyice beyazlamış bedeni zayıflamış kutsal gücü ise çok kullanmasıyla azalmıştı oğlunun. Hissedebiliyordu. Bu da onu daha çok strese bindiriyor ve konuşmaya itiyordu ancak biliyordu ki inat ettiyse sözünden geri dönmezdi Minho. Yutkundu ve bir iki adım atarak iyice yaklaştı ona. Çenesini tutup nazikçe kaldırdığında nazik bir gülümseme vardı yüzünde. "Bu zamana kadar ne seni ne de innie'yi birbirinizden ayırdım. İkinizi de çok sevdim. Seni en iyi şekilde eğittim ve bunu seni zorlamayarak yaptım. Oğlum. Neden bana güvenmiyorsun bilmiyorum ancak konsey toplantısı olmasa şu an gerçekten burada olacağımı bilmelisin. Başına büyük bir bela alıyorsun. Jeongin bunu istemez bundan eminim."

"Tanrı moduna yani luxiara da gitmekte istemez anne. Üzgünüm ama onu eğitmekten kastının bu olduğunu çok net bir şekilde biliyorum. Bizi seviyorsun ama onun gücünü daha çok seviyorsun. Kendine gelmeni öneririm. Ayrıca yaralı olsam dahi..." Ayağa kalktı ve Jiu'nun birkaç adım gerilemesine neden oldu turuncu saçlı. "Ben hala Rhinoas'ım. Tarih yazdım çağ açtım çağ kapattım. Ölümüme neden olsa dahi bu kararım kesin. Jeongin gücüne kendi ulaşmadığı sürece onu eğitmeyecek ve tehlikede olmasına da izin vermeyeceğim."

Kutsal enerjiyle gözleri eski parıldamasına ulaştı. Sinirlendiğinde sınırını aşıyordu Minho. Bunu bildiğinden de Jiu sustu ve yavaşça başını salladı. Sınırını aşması şimdi ona zarar verebilirdi bu yüzden oğlu için karşı gelmemesi daha iyiydi. "Sen bilirsin." Geri geri gitti ve var olduğu ateşin içine girdi kadın. Konuşma bittiğine göre konseye geri dönebilirdi. Bundan sonrası tamamen oğluna aitti çünkü. Sonuçta onu istemeyen kişi oydu.

Minho arkasını dönüp sakinleşmeyi beklerken kadın son kez konuştu. Son ve en net haliyle hemde.

"Tanrının luxiara'ya ihtiyacı yoktur. Tanrı başında beri tanrıdır Minho."

Alevler söndüğünde odada yalnız kaldı Minho. Ellerini açarak masaya koymuş gözlerini kapatmış bir süre kendine izin vermişti bu sürede. Aklında çok şey vardı ama çözümü yoktu. Bu yüzden başını iki yana sallayarak masadan destek almayı bıraktı. Gözünü açtığında kapıya yaslanmış düz bir ifadeyle onu izleyen Jisung'u görmüştü.

"Bana Jeongin'in gücünü söylemedin."

Sesi fısıltı gibiydi. İçerlenmiş ama buna hakkı yokmuş gibiydi. Ki öyleydi de. Han Jisung herşeye rağmen sevdiği adamın ona bunu söylemesini beklerdi. Sonuçta Jeongin doğduğunda uzun bir süre birlikte bakmışlardı ona. Kendi çocuğu gibi sevmişti onu Jisung. En azından bu yüzden bilmek isterdi. Aşk duygularını kenara atınca bile mazereti vardı.

"Doğru bir zaman değildi." Gözlerini yavaşça kapayıp açtı uzun olan. "Muhtemelen bu cümle senin ağzından da çıkacak bir gün ama bir önemi olmayacak. Neden biliyor musun?" Yavaşça geldi siyahlının yanına. Önünde durduğunda Jisung endişesini belli etmemeye çalışıyor, boş boş bakıyordu ona. "Çünkü sen benim sormama rağmen sakladın."

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin