1.8

1K 174 162
                                    

Oy ve yorum🌸
•••

İşaretleme. Çiçek. Bebek.

Bütün bilgiler aklımda dört dönerken Jeongin'e baktım usulca. Gözleri kocaman olmuş bir şekilde yere bakıyordu. Anladım. O da bilmiyordu. Bilen Jisung'tu ve o da bize söylememeyi tercih etmişti. Minho'nun tepkisi de normaldi o zaman. Arabanın peşinden koşması felan...

Ah...

Delireceğim.

Yavaşça ayağa kalktım. Kucağımda ki Jeongin'de kalkmış boncuk boncuk bana bakmaya başlamıştı. Düz ifademi bozmadan Chan'a döndüm. "Hikayeni duymak istiyorum ama bunun için sağlam bir kafaya ihtiyacım var. Misafir odasını gösterir misin?"

Karşımda ki kurt başını peki anlamında sallayıp bize yolu gösterdi. Bize diyordum çünkü Jeongin'in elini tutmuş ve takip etmesini sağlamıştım.

"Seungmin bugün... Sizin yüzünüzden kırk beş dakika geç yattı. Saat dokuzda toplantı var." Odanın kapısını açınca sinirli bir ifadeyle bize dönmüştü. İstifimi bozmadan ona baktım. Bana, bize bir şey yapamazdı. İstediği gibi sinirlenebilirdi şu an. "Eğer uykulu kalkar veya gün sonunda bayılırsa ortaklığımızı bitiririm." Şey evet bunu yapabilirdi.

Gözümü kısarak takıntılı herifin yanından geçip odaya girdim. Chan kapıyı hızlı ama sessiz bir şekilde kapatıp görüş açımızdan çıktığında yavaşça yatağa doğru adımladım. Oturup Jeongin'e baktığımda ise bana baktığını görmüştüm. O ayaktaydı bense oturuyordum. Ben düz ifadeyle ona bakarken onun ifadesi...

"Şey... Hm... Şey sen kızdın mı?"

Kulakları ve kuyruğu çıktığında tek kaşımı kaldırarak baktım. Resmen açık bir şekilde tatlılık kartını oynamaya karar vermişti.

"Ama ama bende bilmiyordum ki! Hem... Yani hem... Hem bu kötü bir şey mi?" Dudağını ısırıp yanıma geldi usulca. "Bir şey söylesene... Yani... Kötü bir şeymi anlayamıyorum. Ben sevindim. Yani... Özür dilerim ben... sevinmem kötü bir şey mi Hyunjin?"

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu ve dudakları titriyordu. Kulakları da aşağıya inmiş ciddi anlamda üzgün olduğunu belirtiyordu. Sevmişti ha...

Önünde birleştirdiği elini tutarak kendime çektim ve yana kayarak yatağa düşmesini sağladım. Üstüne çıktığımda ne olduğunu anlayamamanın şaşkınlığı vardı yüzünde. "Özür dileme."

"Ama sen mutlu olmadın. Sen. Sen beni sevmiyor musun neden yani ben-" benim bir şey demem izin vermeden hıçkırıp iki eliyle yüzünü kapadı küçüğüm. "Özür dilerim. Çok özür dilerim. Beni sevmeye devam et lütfen. Bir yolunu bulurum çiçekleri silmek için. Lütfen. Uhühü lütfen."

"Jeongin." Ellerini tek elimle yüzünden çekip kafasının üstüne sabitledim. "Sana kızgınım."

"B-ben-"

"Nasıl bu kadar önemli bir şeyi bilmeden yapabilirsin? Tanrım hepsi Minho'nun suçu! Ya ben olmasaydım Jeongin? Başka biri olsa hatta avcı olsa diyelim işte o zaman ne yapacaktın? Chan sadece bir kere yapılır dedi. Bunun anlamını biliyor musun?"

Kırmızı gözleri ve burnuyla altımda o kadar güzel ve tatlı duruyordu ki... Ama dayanmalıydım. Jeongin hala bazı şeylerin farkında değildi. Hayat bir oyun değildi ve bunu bilmemek ona çok acı getirirdi. Baştan anlaşmalıydık bu konuda. "Yani beni seviyor musun?"

"Ben ne diyorum sen ne diyorsun minik tilki. Tanrım. Bak herşey oyun veya şans değil ama evet." Alnını öpüp gözlerinin içine baktım. "Seni seviyorum. Hemde seni çok seviyorum. Bazen öyle ki kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyor. Sevimliliğin ve güzelliğin o kadar üst derece ki... seninle baş etmek çok zor. Ancak şunu da anlamalısın. Kötü insanlar her yerde. Sorgulamalısın artık bir şeyleri. Baştan savmamalısın." Burnuna küçük bir öpücük bırakıp yine eski halimi aldım. "Anladın mı beni güzelim?"

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin