3.0

903 169 256
                                    

Oy ve yorum 🌸
•••

Dünyada gerçekten... Gerçekten kötü insanlar vardı. Sırf para için kendini ve karşısındaki yiyip bitiren ahlak kurallarını çiğneyip kimseye zararı olmayan kişileri yok eden iğrenç kişilerdi insanlar. Hepsi değildi elbet ama inkar edilemezdi bu durum. Maalesef edilemezdi.

"Jeongin!"

Salonun bir duvarı tamamen cam olduğundan Felix'in öngörüsü mantıklıydı. Hele ki aşağı doğru inen halatı görmemle bu doğrulanmış, ayaklarım kendinden harekete geçip Jeongin'le Kkami'yi kendime çekerek koltuğun arkasına düşürmeme neden olmuştu. İkisini de kolumun altına alıp parçalanan camdan korumaya çalıştım. Arkamızda koltuk dahi olsa birkaç parça sırtıma gelmişti. Şerefsiz herifler ciddiydi. Tanrım. Seungmin-

"Chan!"

Arkadaşımın sesiyle o tarafa döndüm. Chan kendini siper ettiğinden tezgahın arkasına geçene kadar sırtı kanlar içinde kalmıştı ama neyseki Seungmin'de bir sorun yoktu. Öngörü onunla alakalı olduğundan üzgünüm ama şu an Chan gram umrumda değildi. Yutkundum ve karşıdaki kırık aynadan arkaya baktım. Ellerinde taramalı silahlar vardı. Dokuz kişi içeri girmiş öylece bekliyorlardı. Tch. Teslim olmamızı istiyorlardı muhtemelen.

"Hepiniz ellerinizi ensenize kaldırıp ayağa kalkın! Hemen! Ölmek istemiyorsanız hemen kalkın." Tahmin ettiğim gibiydi. Lanet olsun İkisi deneyimli üç doğaüstü vardı yanımızda. Şimdi savaşırsak kurtulamayabilirdik. Zaman yoktu ve bütün olasılıkları-

"POFUDUK TİLKİ SALDIRISI!"

He?

Jeongin'in sesini duymamla her yer bir anda pembeye büründü. Tanrım bu... Dönüşüm yaptığında ortaya çıkan pembe sisti. Avcıların görüş alanını kısıtlamak için boyutunu büyütmüş sonrada aniden küçülüp her yeri sis içinde bırakmıştı.

İşte benim zeki tilkim.

"Ne oluyor bu ne?! Sizi pis canavarlar sizler- AAAAA!" Yanımızdan hızlıca birinin geçtiğini hissetmiştim. Sondaki adamın çığlığı ise bunu kanıtlar nitelikteydi. Chan harekete geçmişti. Öyleki arkadaşının öldüğünü anlayan diğer avcılar etrafa ateş açmaya başladı. İyice eğildim. Hiçbir şey yapamıyordum şu an ama Seungmin'i yalnız bırakmamalıydım.

"Jeongin telekinezi öğrenmiştin değil mi bebeğim Seungmin'in olduğu yere geçerken bizi koruyabilir misin?"

"Evet yapabilirim." Aldığım karşılıkla Lily'nin ve onun elini tuttum. Birlikte olmalıydık. Bu yüzden Seungmin'in yanına geçmemiz önemliydi. Hamile ve hiç birşey bilmeyen arkadaşımı yalnız bırakmazdım.

"Üç diyince birlikte hareket ederek geçel-"

"Üç!"

Jeongin bir anda fırlayınca düşünmeye zaman kalmadan peşinden gittim. Zaten o kadar mesafe yoktu ama taramalı silahlar sıkıntıydı. U şeklindeki tezgahın arasına girince derin bir nefes aldım. Üçümüzde de bir sıkıntı yoktu. Lily şaşkınlıktan konuşmadan duruyor Jeongin ise telekinezi yetenekleriyle uzaktan Chan'a yardım ediyordu. Hızlıca emekleyerek iki dolabın arasına girmiş arkadaşımın yanına gittim. Bembeyazdı yüzü ve ellerine bakıyordu. Chan'ın kanıydı ellerindeki. Yutkundum. Herşey üst işte gelmişken bir şey de diyemezdim. Sadece. Sadece...

"Herşeyin bir açıklaması var. Yemin ederim ve herşeyden öte..." Gözünün önüne gelen saçlarını geriye tarayıp gözlerinin içine baktım iyice. "Chan seni gerçekten çok seviyor."

"K-kan. Kanı... Ben-"

"Seungmin sorun değil. İnan bana bu onun hiçbir şey. Güçlü bir kocan var. Derin nefes al lütfen. Hadi. Dörde kadar sayarak al yediye kadar sayarak ver nefesini."

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin