2.0

980 184 212
                                    

Oy ve yorum 🌸
Hebele hübele
•••

"Artık sana benim kullanmadığım kelimeleri kullanmak yasak. Özellikle de anlamını bilmediklerini."

Duruşu bozup zaten elimde olan anahtarla arabayı çalıştırdım. İki dakikada. Yine iki dakika da aklımı başımdan almış ve beni şaşkınlığa boğmuştu. O kelimeyi nereden öğrendi hiçbir fikrim yoktu şu an. Minho gibi kardeş bağımlısı biri asla- ah... Jisung.

Başımı iki yana salladım ve arabayı sürmeye başladım. En iyisi onlarla görüşünce onunla bu konu hakkında konuşmaktı. Çocuğun aklımı bulandırıyordu resmen.

"Anlamını biliyorum ki!"

"Hayır. Hayır bilmiyorsun."

"Biliyorum!"

Üstelemedim. Sessizce sürdüm arabayı. Jeongin ise çatık kaşlarla bir süre bana bakmış sonraysa pencereye yönlendirmişti bakışlarını. Onu üzmek istemiyordum ama... Ciddiyim bu öyle pat diye denilecek bir şey değildi. Ona doyumsuzdum. Kokusuna, tenine ve davranışlarına. Hal böyleyken yanımızda kimse yokken bunu demesi beni zorluyordu. Keşke anlatabilseydim bunu ama hoşuna gideceğini adım kadar bildiğimden bir şey de diyemiyordum.

Sessiz yolcuğun ardından Arabayı durdurup aşağı indim. Tilkim de bir şey demeden inmiş hatta ben anahtarı Yunho'ya verirken çoktan binanın içine girmişti. Koştum ve asansöre basmadan yetiştim ona. Beni beklemeden gidecekti cidden.

"Jeongin güzelim seni kırmak istemedim sadece-"

"Uyumak istiyorum."

Kızsa bağırıp beni tırmalasa daha iyiydi. Bu içimi o kadar kötü yapmıştı ki yutkunamadım bile. Sadece tuşa bastım ve kata ulaşmayı bekledim. Bana bakmıyordu. Ben ona bakarken benim yaramaz tilkim bana bakmıyor yere bakıyordu durgun durgun.

Sanırım kendimden nefret ediyorum.

Kapı açıldığında ilk o çıktı ve ne zaman aldığını bilmediğim anahtarla kapıyı açıp direk yukarı çıktı. Öylece bakakaldım. Utanmasam ağlayacaktım şu an. Kapıyı yavaşça kapayıp kkaminin yanına gittim. Salonun ortasında ağzında oyuncak kemik uyuyakalmıştı. Bu biraz olsun içimi ısıtırken kafasını okşayıp öptüm. Uyanmasın diye yavaş hareket ediyordum ayrıca Jeongin de uyuyacağını söylemişti.

Yanına gitsem kovar mıydı beni?

Doğruldum. Korka korkada olsa merdivenlerden çıkıp yatak odasının önüne geldim. Daha doğrusu kapısının yanına. Kapı açık olduğundan böyle durmuş ne yapacağımı düşünüyordum şu an. Özür dilesem ve ona açıklasam acaba kabul eder miydi? Veya ilk önce öpmeli miydim? Dudaklarının tadını özlemiş-

Gömleğimin yakasından tutulmamla sırtımın yatağa değmesi bir oldu. O kadar hızlıydı ki ne olduğunu anlamamış sadece hızın etkisiyle yatakta zıplamıştım. Neler olu-

"Ben." Yataktan kalkmak için kaldırdığım omzunu bastırdı."Gayette iyi." Bacaklarını iki yanıma atarak üstüme çıktı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Biliyorum ne dediğimi."

Üstünde benim onu andırdığı için aldığım tişört vardı. Pembe yumuşak kumaş beyaz tenini muhteşem bir şekilde sarmış, kayık yaka olması sebebiyle de hafiften omzundan düşmüştü. Yutkundum. Üstümde duran Jeongin şu an pembeydi. Saçları, gözü ve serbest bıraktığı kulaklarıyla kuyruğu tamamen en güzel pembe tonlarıyla donatılmıştı. Üstümde olan bu varlık muhteşemliğin tanımıydı resmen. Altına bir şey giymediğini belli eden beyaz bacakları ve omzu, kutsallığına kutsallık katmıştı resmen.

Kitsune •Hyunin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin