Düşten Farksız'ı henüz on bölüm dahi olmadan bu kadar seveceğinizi hesaba katmamıştım kurgularken :) İyi ki katmamışım gerçi, böyle daha sürprizli ve hoş oldu benim için...
Bölüm erkenden bitince instadaki geri sayımı boşverip hemen atayım dedim, değil bölüm biriktirmek biten bölümü birkaç saat elimde tutmak bile benlik değil FJEHKCJWLDKŞQ
Medyada Despina var 🧿
İyi okumalar!
~~~
Hayatta kalabilmek, bir sonraki nefesi alabilmek için neredeyse her insan acil durumlarda saklanacak bir sığınağa ihtiyaç duyardı.
Kimileri bu sığınağı çabalamadan, yanı başlarında bulunan insanlardan biri olarak belirleyebilecek şansa sahipti: Aile, arkadaş ya da belki eş... Geriye kalanlar ise bu sorumluluğu yükleyebilecek insan bulamayanlardı. Bu sırada konuya her şey dahil olabilirdi. Belki bir hobi, belki bir iş...
Timur Akdoğan, bahsi geçen sığınaklardan hiçbirine kendini saklayamamış bir adamdı. Acil olduğu söylenebilecek çok durumun içinde bulunmuştu fakat bu durumlardan sıyrılmak için koşup saklanacağı bir alan oluşturabilmesi mümkün olmamıştı. Denedikleri her seferinde ya dayanıksız ya da kısa süreli çözümler olabilmişti.
Sığınak bulamamak, Timur'u bir yol ayrımına sürüklemişti. Ya hayatta kalmak için çabalamayı bırakacak ya da tüm bu detayları unutabileceği bir dünya yaratacaktı. Fazla düşünmeden ikinci seçeneği kucaklamıştı o da.
Balkonda, tek tek sayılsa da hesabı karışabilecek sayıda dolup boşalan bardaklardaki sıvının zincirlerine dolanması da bu seçimin sonucuydu. Timur zihnini uyuşuk hale bürümek, geceyi sabaha bağlayabilmek ve bu sırada hiçbir şey düşünmemek için kolay -bir o kadar da zor- yola sapmıştı.
"Bitti abi o şişe, zorlasan da devamı gelmeyecek." Özgür, dakikalardır kapalı tuttuğu ağzını dayanamayıp açtığında bakışları yanında oturan adamda ya da masadaki boş şişe ve bardakta değildi. Kıpırdamadan karşıya bakıyor, bulundukları katın yüksekliğinden kaynaklanan bol ışıklı manzarayı izliyor gibi görünüyordu.
Timur onu duymuştu. Bu, bir başka şişeyi önüne çekmesini fısıldayan bir belirtiydi onun için. Algısını yitirmeli, tek bir düşüncenin aklından geçemeyeceği değil bir başkasını kendi sesini bile duyamayacağı kara bir boşluğa düşmeliydi. Aksi takdirde içmesinin bir anlamı yoktu.
"Kalk yenisini getir o zaman." dediğinde Özgür yerinden kıpırdamadı. "Getirmeyeceğim." demişti yalnızca.
"Söylediklerimi çiğneme kotan dolmadı mı bu akşam?" derken Timur alaycıydı. Özgür sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra bedeni çevrilmese de bu kez başını oynatıp sağına dönüp ona bakmıştı. "Ağzıma sıçacaksın en az bir hafta, biliyorum. Ama pişman değilim abi, bir daha olsa yine arkandan iş çevirip götürürdüm Despina'yı maça."
Timur çenesi kasılmış halde, birazdan ezip geçecekmiş gibi Özgür'e bakıyordu. Özgür, adamın bu haline artık bağışıklık kazandığından tepkisizdi. "Dalga mı geçiyorsun lan benimle?"
"Yok," dedi Özgür sakince başını olumsuz anlamda sallarken. "Ciddiyim, hevesini kırıp odasında küsüp oturmasındansa senin bana parazitmişim gibi bakman daha iyi."
"Hatırı için bir işe girişeceğin üç beş kişi ya var ya yok, bu listeye Despina'nın iki günde nasıl dahil olduğunu açıklayacak mısın? Yoksa balkondan on altı kat aşağı kaç saniyede düşeceğini denemek mi istersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...